Robert Oppenheimer, her zaman bilim dünyasının tartışmalı isimlerinden birisi oldu. Kimilerine göre modern fiziğin yol kat etmesinde önemli payı bulunan bir bilim insanı, kimilerine göre ise Hiroşima ve Nagazaki’de kaybedilen sivil canların katili. Ancak hepsinden ayrı düşünülecek bir şey varsa o da Robert Oppenheimer’ın gerçek bir bilim düşkünü olmasıydı. Zamanının çoğunu çalışarak geçiriyordu ve adeta kendini bilime adamıştı. Peki, Robert Oppenheimer kimdir?
İçindekiler
Robert Oppenheimer’ın Çocukluğu
Robert Oppenheimer 22 Nisan 1904’te New York Amerika’da dünyaya geldi. Ailesi 1888’de Almanya’dan Amerika’ya göç etmişti. İlk başlarda çok zengin olmasalar da kısa sürede talihleri döndü. Amerika’ya göç ettiklerinde babası Julius ne İngilizce biliyordu ne de herhangi bir diploması vardı. Ancak bir tekstil şirketine girip çalışmaya başladı. Bir yıl gibi kısa bir süre sonra da yönetici oldu.
Bunlardan sonra Oppenheimer ailesi lüks apartman ve evlerin olduğu Manhattan bölgesine taşındı. Manhattan ismi küçük Oppenheimer’ı tarihe geçirecek şekilde hayatına tekrar girecekti.
Oppenheimer, ilkokulda rasyonel eğitim veren çok kaliteli bir okulda okumaya başladı. Bu yıllarda İngilizce ve Fransızca’ya yoğun bir ilgi duyuyordu. Üçüncü ve dördüncü sınıfı toplam bir senede bitirdi. Ancak, matematiği bir türlü anlayamamaktan dertliydi. İlerde bu matematik problemini ise gülerek anlatacaktı.
Sekizinci sınıfın da yarısını atlayan Oppenheimer, zekasının sinyallerini küçük yaştan vermeye başladı. Bu yıllarda kimyaya yoğun bir ilgi duymaya başladı. Liseye gitmeden önceki son senesinde sürekli kimya çalışmak istiyordu. Bu uçsuz bucaksız deryayı keşfetmeye oldukça hevesliydi.
Üniversite Hayatı
Robert Oppenheimer, yüksek öğrenim hayatına Harvard Üniversitesi’nde başladı. Oppenheimer sadece kimya dersleri görmek istiyordu. Ancak okul ondan edebiyat, tarih, felsefe gibi sözel derslerden de başarı bekliyordu. Ayrıca, başının belası olan matematik de vermesi gereken dersler arasındaydı. Ancak o, kimyanın yanında fiziğe de merak saldı. Fiziğin termodinamik disiplinine merakı sonrası Percy Bridgman adlı hocasından deneysel dersler aldı. Oppenheimer, Harvard Üniversitesi’ni 3 yılda bitirerek yüksek lisans eğitimine geçti.
Yüksek lisans eğitimi için İngiltere Cambridge’de bulunan Christ’s Collage’a kabul edildi. Bu dönemde Avrupa’da yaşaması onun ufkunu genişletti. Önce Ernest Rutherford’a mektup yazarak laboratuvarında çalışmak istediğini söyledi. Ancak laboratuvar ortamındaki beceriksizliği Rutherford’u olumsuz düşündürdü.
Umudunu kaybetmeyen Oppenheimer sonrasında J.J. Thompson’a da bir mektup yazdı ve olumlu geri dönüş alarak yanına gitti. Ancak Thompson, çalışması için Oppenheimer’ın temel laboratuvar kursunu bitirmesini şart koştu. Ayrıca bu üniversitede okurken hocasının masasına zehirli elma bıraktığı için başı belaya girdi. Babası sayesinde kurtulan Oppenheimer, bu olay yüzünden az kalsın okuldan atılacaktı.
Buradan sonra doktora için Almanya’ya giden Oppenheimer, Göttingen Üniversitesinde teorik fizik üzerine eğitim almaya başladı. Burası profesyonel hayatı için önemli bir dönüm noktası oldu. Albert Einstein, Werner Heisenberg ve Wolfgang Pauli ile çalışmalar yaptı. Fizik bilgisinin ufuklarını genişletti. Bu dönem bir süreliğine depresyona giren Oppenheimer, kendisi gibi fizikçi olan kardeşine, “Arkadaştan çok fiziğe ihtiyacım var.” diyerek fiziğin hayatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu içten içe söylüyordu.
Ruhsal sıkıntılar çeken Oppenheimer’a o dönem doktoru tarafından şizofreni teşhisi kondu. Doktor bu hastalığın tedavi edilemeyeceğini söylese de Oppenheimer doktora inanmadı ve psikanaliz üzerine çalışarak kendi kendini iyileştirmeye çalıştı. Bu dönemden sonra aşk ilişkileri içinde bulunarak fizikten biraz kopan Oppenheimer, kocasından boşanan Katherine Harrison ile evlenerek çocuk sahibi oldu.
Oppenheimer’ın En Büyük Başarısı ve Başarısızlığı: Manhattan Projesi
2. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Almanya her yere saldırıyor, 1. Dünya Savaşı’nda kaybettiği yerleri geri almaya çalışıyordu. Ancak, bu savaş ilk savaştan biraz farklı bir seyir izledi. Ülkeler insan gücü yerine bilimsel güçleriyle savaştılar. Bu resimden dışlanmak istemeyen Amerika da Oppenheimer’ı Manhattan Projesi’nin başına getirdi. Ancak, Amerika hükümeti her fırsatta Oppenheimer’ı takip ediyordu. O dönem komünizme ilgisi olduğu bilinen bir gerçekti. Ayrıca ailesinin de komünist lobilere üye olması hükümetin gözünde Oppenheimer’ı sıkıntılı bir pozisyona düşürüyordu.
Manhattan Projesi kapsamında New Mexico eyaletinde bir araştırma tesisi kuruldu. Trinity Deneyi denilen bir deneyle ilk nükleer bombanın patlamasına tanıklık eden Oppenheimer, ilerleyen yıllarda, “O andan sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorduk.” diyecekti. Patlama 18 bin tonluk TNT patlamasına eşdeğer bir patlamaya denkti. Bu deneyden 2 ay sonra, Japonya’nın teslim olmaması üzerine Amerika Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak yaklaşık 140.000 insanın ölümüne sebep oldu. Japonya, Amerika’ya teslim oldu ve Amerika galibiyet elde etti, ancak insanlığın yüzyıllar boyu utanacağı bir mağlubiyeti de tarihe yazmış oldu.
Oppenheimer ilk başlarda kendisinin bombayı kullanma yetkisinin olmaması ve sadece bilim uğruna bu işi yaptığı düşüncesiyle kendini hafifletmeye çalışsa da sonrasında yaptığı açıklamayla şu sözleri söylemiştir:
Robert Oppenheimer’a ABD Tarafından Soruşturma
Bütün bu olaylardan sonra Oppenheimer Sovyetlerin yaptığı hidrojen bombasına karşı Amerika’nın da aynı projeye yatırım yapmasına karşı çıktı. Projenin başına geçirilme teklifini reddetti. Hatta bununla da kalmayıp bomba projesinin iptal edilmesini sağlamak için o zamanki popülaritesini kullanarak hükümeti vazgeçirmeye çalıştı.
Ancak, hem Amerika hem de Sovyet Rusya hidrojen bombasını yaptı. Bunun üstüne Amerika hükümeti Oppenheimer’ı projenin tamamlanmasını geciktirdiği gerekçesiyle soruşturmaya tabi tuttu. Oppenheimer’ın geçmişte komünizme ilgi duyduğu da dosyaya eklenince başı büyük belaya girdi.
Soruşturma sırasında Oppenheimer’a projedeki işlevi sorulduğunda kendisinin fizikçi olduğunu, politikacı olmadığını söylemişti. Sonrasında ise “Eğer savaşan bir dünyanın cephaneliklerine nükleer silahlar eklenecekse, insanlığın Los Alamos ve Hiroşima adlarına lanet okuyacağı zamanlar gelecektir. İnsanlar birleşmelidir, yoksa yok olacaklardır.” demişti.
Soruşturma sonunda Oppenheimer bütün resmi makamlarından alındı. Ayrıca kendisine Amerika Birleşik Devletleri içerisinde güvenilirlik belgesi verilmemesi üzerine karar alındı. Oppenheimer sadece Princeton Yüksek İnceleme Enstitüsü’nün başkanlığını devam ettirdi.
Yıllar sonra Kennedy, Oppenheimer’a atom enerjisi çalışmalarından dolayı ödül verilmesini kararlaştırdıklarını söyledi. Ancak Kennedy’nin suikasta uğramasıyla bu ödül ABD başkanı Johnson tarafından verildi. Bu ödül Amerika hükümetinin Oppenheimer’a özür dileme biçimiydi. Oppenheimer 1967 senesinde gırtlak kanserinden hayatını kaybetti.
Sıra dışı hayatından dolayı, Robert Oppenheimer kimdir sorusuna verilen cevaplar çeşitlilik gösteriyor. Kimilerine göre modern fizik tarihinin önemli bir ismi olsa da kimilerine göre de yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan bir katil.
Robert Oppenheimer kimdir denince herkesten farklı bir yanıt çıksa da ortada su götürmez bir gerçek var; bilimsel çalışmalarıyla fizik dünyasına katkıları göz ardı edilemeyecek düzeyde önemli.