Sean Parker: Napster’ın Kurucu Ortağı

Sean Parker, Napster’ı kurmasının ardından tüm dünyaya adını duyuran ve hayırseverliği ile kendinden sıkça söz ettiren Amerikalı girişimci.

Sean Parker’ın bilgisayar ve programlamaya olan tutkusu henüz yedi yaşındayken ortaya çıkıyor. Bu tutkunun zaman zaman onun başına türlü belalar açtığını söylemek yanlış olmaz. Küçük yaşında yaptığı bilgisayar korsanlığı nedeniyle FBI’ın peşine düşmesi bunun bir örneği.

Onun bu ve benzeri olaylar nedeniyle, ergenlik yıllarında babasıyla çetin tartışmalar yaşadığı söylentiler arasında. Hatta babasının bir dönem onun elinden bilgisayarı alıp yasakladığı biliniyor. Fakat babasının gözünde o dönemler haylaz bir çocuk olarak görülen Sean, ergenlik yıllarında geleceği için endişelenip duran ailesinin yüzünü kara çıkarmıyor.

Bugün, Sean Parker’ın adı pek çok başarılı girişimin arkasında yer alıyor. Napster, Plaxo, Causes, Airtime.com ve Brigade bulunduğu girişimler arasında en bilinenleri.

Sean Parker’ın Eğitim Yılları

Sean Parker, bir TV reklam komisyoncusu annenin ve okyanus bilimcisi babanın oğlu olarak Amerika’nın Virginia Eyaleti’nde yaşa gözlerini açıyor. Aile, oğullarının eğitimine çok önem veriyor. Ancak yaşıtlarına oranla, ilgi alanı ve davranışları nedeniyle aykırı bir yapıya sahip olması aileyi zaman zaman zorluyor.

Aslında onun bu aykırı kişiliği literatürde otodidakt adıyla yer alan, kendi başına ve yöntemleriyle eğitimini tamamlayan bireye denk düşüyor. Zaten yakın çevresinden edinilen bilgiler, onun küçüklüğünden bu yana okumaya çok meraklı olduğu yönünde. Fakat onun eğitim anlayışı genel algının aksine, okul adı verilen bir kurumun öngördüğü şekilde değil.

O, kendini eğitmenin ve geliştirmenin yolunun okulla olmayacağı görüşüne sahipti. Çalışacağı konu ve yöntemleri kendi seçiyor, kendi isteği doğrultusunda okumalar yapıyordu. Bu yüzden, çevresi sık sık ondan “dâhi” diye söz ediyordu.

Lise hayatında karşısına çıkan birtakım zorlukların üstesinden ailesine başvurmadan gelmesi onun ne kadar zeki olduğuna dair bir kanıt sunuyor. Sean Parker lise sondayken yabancı dil dersini geçmekte zorlanıyor. Onun bu dönem vaktinin tamamını kodlama yazmakla geçirdiği bilinmekte.

Daha sonra Sean Parker okul yönetimine bir mektup yazmaya karar veriyor. Bu mektupta vaktini laboratuvarda kodlama yazmakla geçirdiğini ve onun bu çabasını yabancı dil dersine saymalarını rica ediyor. Bu ricası kabul ediliyor.

Sahip olduğu parlak zeka, Parker’a kısa sürede başarıyı getiriyor. O, bu süre içinde geliştirdiği web tarayıcısı sayesinde Virginia Eyalet Bilim Fuarı’nı kazanıyor ve CIA’de çalışmaya başlıyor. Böylece Sean Parker gencecik yaşında ailesine başarısını aldığı aylık kazançla da kanıtlamış oluyor. Onun henüz 18 yaşlarındayken kazandığı aylık ücret 80.000 dolar olarak kayıtlarda yer alıyor.

Sean Parker ve Napster Serüveni

Sean Parker, ailesinin baskısıyla nihayet liseyi bitiriyor. O, sırada Napster’ın kurucu ortağı olan Shawn Fanning ile tanışıyor. Ona bu girişiminde yardımcı olmak amacıyla, San Francisco’ya taşınma kararı alıyor. Kısa bir süre sonra, iki ortak takvimler 1999 yılını gösterdiğinde Napster’ı piyasaya sürüyor.

Napster, dijital ses dosyalarını ücretsiz olarak paylaşıma sunan bir platform. İşte, iki ortak müzik endüstrisinde bir devrim yaratmayı başarıyorlar. Böylece, Parker ve Fanning, dünyanın müzik tüketme alışkanlığının da yönünü tayin ediyorlar. Zaten pek çok kişi tarafından Napster, iTunes’un öncüsü olarak kabul ediyor.

Parker ve Fanning bir yıl içinde bekledikleri hedefin üstünde bir başarı yakalıyorlar. Napster on milyonlarca kullanıcıya ulaşıyor. Sean Parker, Napster’da geçirdiği vakti, her daim bir eğitim olarak gördüğünü belirtiyor. Hatta Napster’ı başlı başına bir üniversite olarak görüyor. Onun, kurduğu şirketten sık sık “Napster Üniversitesi” şeklinde bahsettiği biliniyor.

Ancak bu başarılı girişim ne yazık ki kısa bir süre sonra son bulmak durumunda kalıyor. Platforma plak şirketleri, Amerika Kayıt Endüstrisi Birliği ve dünyaca tanınan müzik gruplarından biri olan Metallica tarafından dava açılıyor. Dava sonucunda, Napster’ın kapatılması yönünde karar alınıyor.

Sean Parker

Napster Sonrası Sean Parker

Takvimler 2002 yılını gösterdiğinde, Sean Parker Plaxo adlı çevrimiçi adres defteri işlevi gören sosyal ağ platformunu piyasaya sürüyor. Ancak o burada istediği istikrarı yakalayamıyor. 2 yılın ardından platformun finansörlerinden Sequoia Capital ve Ram Shriram tarafından görevden alınıyor.

Ancak Parker için her biten girişim adeta bir yenisini doğuyor. O krizleri fırsata çevirme noktasında adeta bir usta. Aynı zamanda, Sean Parker oldukça da öngörülü bir karaktere sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Onun Facebook’la işbirliği içinde olması öngörülü yapısının çarpıcı örneklerinden biri. Arkadaşının bilgisayarında tesadüfen “The Facebook” yazısını gören Parker, hemen platformu araştırmaya koyuluyor. Ardından Mark Zuckerberg ile bir araya geliyor. Onunla konuşmasının ardından Parker, Facebook’un büyüyen bir yıldız olacağına derinden inanıyor. Şirkete başkan olarak atanıyor.

Facebook’a katılma hamlesi, çevresindekiler tarafından Parker’ın “Facebook’un potansiyelini gören ilk yatırımcı” olarak anılmasına yol açıyor. Her ne kadar bu hamlesiyle takdir edilse de aradan geçen bir yılın ardından onun ismi kötü olaylara karışıyor.

2005 yılında Parker’ın adı bir uyuşturucu olayı ile anılıyor. Şöyle ki: Parti vermek için kiraladığı eve o gece bir baskın düzenleniyor. O, polisler tarafından uyuşturucu bulundurduğu gerekçesiyle tutuklanıyor. Ancak yargılanmıyor ve serbest bırakılıyor.

Bu haberin ardından Facebook yetkilileri harekete geçiyor. Yöneticiler Parker’ın adının uyuşturucu haberleriyle çıkması nedeniyle, ondan istifa etmesini istiyor. Parker, onların bu istediğini kırmıyor ve hemen istifasını veriyor.

Her ne kadar kağıt üstünde Facebook ile ilişiğini kesmiş olsa da onun Mark Zuckerberg’le sürekli iletişim içinde olduğu ve toplantılar düzenlediği söylentiler arasında.

Parker’ın Spotify Yatırımı

Hakkında çıkan dedikoduların ardından, Parker hız kesmeden çalışma hayatına devam ediyor. Bu seferki durağı ise Fonders Found. O burada, 2006 yılından 2014’e kadar yönetici ortak olarak görev alıyor. Burada geçirdiği süre zarfında bir müzik şirketine yatırım yapmayı hedefliyor. Ancak girişimci adam, bu konuda karasız kalıyor. Ancak nihayet bir arkadaşının aracılığı ile Spotify’ı keşfediyor.

Parker, 2009 yılında Spotifiy’ın kurucu ortaklarından Daniel Ek ile iletişime geçiyor. Onunla bir yılı aşan konuşmalarının ardından kararını veriyor. Parker’ın 2010 yılında Spotify’a 15 milyon dolar civar yatırım yaptığı bilinmekte.

Ayrıca bir süre sonra Parker, Facebook ve Spotify arasında yapılacak olan bir anlaşmaya imza atıyor. Katıldığı bir gecede Facebook kullanıcılarının profillerinde Spotify çalma listelerini paylaşabilecekleri açıklamasında bulunuyor.

Sean Parker ve Yardımsever Kişiliği

Parker, girişimci kimliğinin yanında tabir-i caizse tam bir hayırsever ve yardımsever. Kanser araştırmaları ve küresel halk sağlığı gibi konulara oldukça önem veriyor. Kendisi bu alanda yer alan vakıf ve kuruluşları yakından takip ediyor. Bunun yanı sıra, aktif bağışçı olduğu da biliniyor.

2012 yılında Kanser Araştırması Enstitüsüne 5 milyon dolarlık hibe veriyor. Aynı zamanda, San Francisco’daki Küresel Sağlık Grubu’nda Sıtma Önleme Girişimi için kurulan topluluğa 4,5 milyon dolarlık bağış yapıyor.

Haziran 2015’te Sean Parker kendisine ait ve adını taşıyan Parker Vakfı’nı kuruyor. Bu vakıf; yaşam bilimleri küresel halk sağlığı ve sivil katılım olmak üzere üç ana konuya eğiliyor. Aradan geçen bir yılın ardından, o kanserli hastaları sevindirecek bir haber veriyor.

Parker Kanser İmmünoterapi Enstitüsü’nün kurulması amacıyla, yaklaşık 250 milyon dolar bağış yaptığını kamuoyuna duyuruyor. Onun toplum sağlığı için bu güne kadar 600 milyon doları aşkın bağış yaptığı biliniyor.

Girişimci adamın, Parker Vakfı ve Parker Kanser İmmünoterapi Enstitüsü dışında, yönetim kurulunda görev aldığı kuruluşların listesi şöyle:

  1. Küresel Vatandaş
  2. Obama Vakfı
  3. Çağdaş Sanat Müzesi

Parker’ın Napster Sonrası Hayatı Film Oldu!

2010 yılında, Facebook’un kuruluş yıllarını ele alan The Social Network adlı film vizyona girdi. Film; Mark Zuckerberg, Eduardo Saverin başta olmak üzere, Seun Parker’ın da yaşamından da kesitler sunuyor.

Filmde; Mark Zuckerberg’i Jesse Eisenberg, Eduardo Saverin’i Andrew Garfield, Sean Parker’ı ise Justin Timberlake canlandırıyor. Yönetmenliğini ise David Fincher’ın üstlendiği yapımın IMBD puanı ise 10 üzerinden 7,7.

Aynı zamanda film, pek çok ödüle aday gösterilmiş ve layık görülmüş olsa da Sean Parker açısından durumun böyle olduğu pek de söylenemez. O, film vizyona girdikten sonra kendisine mikrofon tutulduğunda, yönetmeni tebrik etmiş ancak Justin Timberlake’in kendisine hayat kazandırdığı karakterin kendisiyle örtüşmediğini dile getirmiştir.

Hatta yorumlarında daha da ileriye gitmiştir. Çünkü onun nezdinde, bu karakter ahlaki açıdan eleştirilmesi gereken davranışlara sahiptir. Bu tepki yalnızca Parker tarafından değil, yakın çevresi tarafından da dile getirilmiştir.

Teknoloji'den geri kalmamak için e-posta listemize abone olun!

Bilim ve teknolojinin insan yaşamına etkileri konusunda oldukça meraklı. Özellikle, bilim ve teknoloji dünyasına katkıda bulunmuş isimler üzerine yazılar kaleme almayı seviyor. Bu alanlarda araştırmalar yapmak, okumak ve yazmak vazgeçilmezlerinden. Ayrıca felsefe, psikoloji, sosyoloji ve sinema ilgi duyduğu alanlar arasında. Bu alanlar üzerine çeşitli platformlarda ve basılı bir dergide içerikler üretiyor.