Robert Watson Watt: Radar Teknolojisinin Mucidi

Radarın keşfinde en çok sorulan sorulardan biri, yarasaların etkili olup olamaması. Yarasaların yol gösterici olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Radarı, İskoç asıllı mucit ve mühendis Robert Alexander Watson Watt buldu.

Watson Watt, radar teknolojisi alanındaki tüm olasılıkları düşünen tek kişi değildi. Daha önce birçok kişi bu alanda çalıştı. Ancak uygulanabilir çözüm bulan ilk kişiydi. Bu nedenle Watson Watt yön bulma ve radar teknolojisinin öncüsü olarak kabul edilir. Eşi Margaret Watson Watt ise, yardımları, asistanlığı ve araştırmalarıyla “radarın annesi” olarak tanınır.

1935 yılının Ocak ayında Hava Savunma Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Bilimsel Araştırmalar Komitesi, Watson Watt’tan radyo dalgalarının düşman uçaklarını yok edip edemeyeceğini araştırmasını istedi.

Watson Watt hızlıca rapor hazırlamaya koyuldu. Tam bir ay sonra verdiği raporda, bu dalgaların bir uçağı imha edemeyeceğini belirtti. Fakat rapora bir uçağa gönderilen dalgaların çarpıp geri dönen yankısı sayesinde uçağın yerinin tespit edilebileceğini ekledi.

Bu rapordan yaklaşık üç hafta sonra Watson Watt, bir bombardıman uçağını 12 kilometre mesafeden izleyerek radarın ilk tanıtım gösterisini yaptı.

Watson Watt’ın yarasalardan etkilenip etkilenmediği bilinmiyor. Ancak radarın “biyomimikri” yani “doğadan ilham alan tasarım” olduğunu düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Çünkü yarasalar yaydıkları yüksek titreşimli seslerin engellere çarpıp yansımasıyla yönlerini bulurlar. Yarasaların doğal radarları vardır.

Radar olmasaydı 1940’da İngiltere’ye yönelik Alman hava akımları başarıya ulaşabilirdi. Bu da II. Dünya Savaşı’nın sonucunu, dolayısıyla da tarihin akışını tümden değiştirebilirdi. Buluşuyla tarihin seyrini değiştiren mucitlerden biri olan Robert Watson Watt’ın hikayesine daha yakından bakalım.

Robert Watson Watt ve Üniversite Yılları

Robert Alexander Watson Watt, 13 Nisan 1892’de Brechin, Angus, İskoçya’da doğdu. Her ne kadar Watson Watt’ın ünlü mühendis ve buhar motorunun mucidi James Watt’ın soyundan geldiğini düşünülse de bununla ilgili tarih sayfalarında hiç bir kanıt bulunamadı.

Watson’ların “Watt” soyadını sonradan kendilerinin eklediği de bazı kaynaklarda yazıyor. (Özellikle yabancı İngilizce metinlerde Watson Watt, “Watson-Watt” şeklinde tire ile ayrılarak yazılıyor. Bu da soyadına soyadı eklemek anlamına geliyor.)

Watson Watt, Damacre İlkokulu ve ardından Brechin Lisesi’ne gitti. Daha sonra, Dundee Koleji’ne kabul aldı ve üniversite hayatı başlamış oldu. Watson Watt meraklı ve başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi.

1910’da Carnelley Kimya Ödülü’nü kazandı. 1912’de mühendislik alanından başarıyla mezun oldu. Mezun olur olmaz üniversitenin Fizik Bölümü Başkanı olan “Profesör William Peddie” tarafından kendisine asistanlık teklifi geldi.

Proseför Peddie de renk görüşü ve moleküler manyetizma üzerinde çalışmalarıyla tanınan dünyaca ünlü fizikçi ve uygulamalı matematikçiydi. Peddie, Watson Watt’ın potansiyelini görüşmüştü. Onu çalışmaya teşvik eden en önemli kişiydi.

Radyonun o dönemdeki adı şüphesiz kablosuz telgraftı. Watson Watt’ı radyo frekansı osilatörlerinin fiziği ve dalga yayılımı üzerine etkili bir yüksek lisans yapmaya zorladı. Watson Watt bu bölümü de araştırmalarıyla başarıyla geçti.

Watt’ın İlk Deneyleri ve Sinyal Tespit Etmedeki Başarısı

Büyük Savaş’ın başlangıcında Watt, üniversitenin Mühendislik Bölümü’nde asistan olarak çalışıyordu. 1916 yılında savaş ofisine girmek ve ülkesine yardım etmek istedi. Ancak bu bölümde faydalı olamayacağını anlayınca meteoroloji ofisine başvurdu.

Meteoroloji Bölümü, Watson Watt’ın gök gürültülü fırtınaların tespiti için radyo kullanımı hakkındaki fikirleri ve araştırmalarıyla da yakından ilgileniyordu. Yıldırım, havayı iyonize ederken bir radyo sinyali yayar. (İyon durumuna geçirirken -bir veya daha çok elektron kazanılıyor veya kaybediliyor- atomların oluşmasıyla sinyal yayılıyor.)

Watson Watt’ın amacı, pilotları yaklaşan fırtınalar konusunda uyarmak için bu sinyali tespit etmekti. Sinyal, geniş bir frekans aralığında meydana geliyordu. Uzun dalga setleriyle kolayca tespit edilir ve daha güçlü hale gelebilirdi. Yıldırım, bu ortak dalga boylarında iletişim için büyük bir sorun oluyordu.

Watt’ın ilk deneyleri sinyali tespit etmede başarılı oldu. 2500 kilometreye kadar olan mesafelerde bunu tespit edebildiğini kanıtladı. Konum, bir döngü antenini döndürerek sinyali en üst düzeye çıkararak veya en aza indirerek belirlenirdi. Böylece fırtınanın gelişi tespit edilirdi.

Bu başarılar ciddi uğraşların sonucuydu. Çünkü bazı fırtınalar çok kısa sürüyordu. Bu da anteni zamanında çevirmeyi neredeyse imkansız hale getiriyordu. Tam isabet çok zor olduğundan, operatör kabaca ortalama bir konum geliştirirdi.

Watson Watt’ın Evliliği ve Margaret Watson Watt

20 Temmuz 1916’da, Watson Watt ve Margaret Robertson, Londra, Hammersmith’te dünya evine girdiler. Margaret, Dundee’de öğretmenlik yapıyordu ve University College’da okumuştu.

Tanışmaları ise, Margaret’in, Watson Watt’ın öğretim görevlisi olduğu akşam derslerine katılmasıyla olmuştu. Margaret, metal el işleri üzerine ilgi duyuyordu, bu alanda özel dersler aldı ve mücevher yapmayı öğrendi.

Margaret Watson Watt ve Robert Watson Watt

Robert Watson Watt, evlendikleri yıl, gök gürültülü fırtınaları tespit etmek için radyo kullanma fikirleriyle ilgilenen Meteoroloji Ofisine girmişti. Evlilik hayatına, Hava Savunma Kuvvetleri Bakanlığı Meteoroloji Ofisi Kablosuz İstasyonu’nda olan Aldershot ve Farnborough arasındaki ahşap bir kulübede yaşayarak başladılar. Hatta ortak araştırmalar yapmak ve çalışmalarını paylaşmak için ikinci bir kulübe bile kullandılar.

Margaret, mücevher yapma becerilerini Robert’in cihazlarını onarmak, bağlantıları lehimlemek ve onları çalışır hale getirmek için kullandı. O sırada Watson Watt, radyo aygıtını tel uzunluklarından biraz daha fazlası olarak tanımladı.

Margaret’in diğer görevi, radyo deneylerinin kaydedicisi ve gözlemcisi olmaktı. Sürekli not alıyordu. Ayrıca her iki veya üç günde bir, ev ve araştırmalar için malzeme satın almak için Aldershot’a giderdi.

Büyük Savaş sırasında Margaret’in başka bir yararlı yeteneğini daha kullandılar. Margaret, Paris’ten gelen mesajları Mors alfabesiyle yazıya geçiriyordu. Metin tamamlandıktan sonra ise, Aldershot’taki İngiliz Yüksek Komutanlığı’na iletiyordu. Ayrıca bir elinde kronometre, diğerinde telefonla Berlin ve Paris’ten gelen sinyalleri dinleyerek ve en doğru anda karargaha komut verirdi.

Robert Watson Watt’ın en büyük şansı karısıydı diyebiliriz. Bu çalışkan, akıllı ve zeki kadın Margaret Watson Watt katkılarından dolayı tarih sayfalarına “radarın annesi” olarak geçmiştir.

Hint Okyanusu ve Kızıldeniz Macerası: Sahada Bilimsel Çalışmalar

1923’te Robet Watson Watt araştırmalarına hız katmak için atmosferi inceleme kararı aldı. Bunun bu inceleme için ise, Hint Okyanusu ve Kızıldeniz’e tam üç aylığına yelken açtı. Margaret daha sonra İskenderiye’de ona tekrar eşlik etti. Kahire’nin eteklerinde ileri deneyler için ekipmanla dolu çadırlar kurdular. Bedeviler onlara malzemeleri taşımaları, çadır kurmaları ve yerleşmeleri için yardım etti.

Daha sonra dünyanın en uzun nehri Nil’in yukarısına, Helouan (Helwan) Gözlemevi’ne doğru ilerlediler. Sudan hükümeti onları Hartum’a davet etti. Onlara kalacak bir yer ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak malzemeler verdi. Burada, şimdiye kadar gördükleri en iyi gök gürültülü fırtınalardan bazıları sayesinde atmosfer hakkında daha fazla deney yaptılar.

İngiltere’ye döndükten Margaret tekrar ev hanımı hayatına döndü. Fakat bu Kızıldeniz macerasından tam dokuz yıl sonra bir kez daha Watson Watt’ın araştırma çalışmasında asistanı oldu. Bu defa Kuzey Kutup Dairesi içinde 200 mil uzaklıktaki Norveç’in “Tromsø” kentine gittiler (Tromsø dünya üzerindeki en kuzeyde olan şehir olarak kayıtlarda).

Radarın Buluşu ve Ulusal Fizik Laboratuvarı Müfettişi

Watson Watt, 1927’de Ulusal Fizik Laboratuvarı (NPL) ile birleşen Meteoroloji Ofisinde çalışmaya başladı. 1933’te Teddington’daki Ulusal Fizik Laboratuvarı’nın müfettişi oldu. 1934’te ise, Slough yakınlarındaki Ditton Park’ta Radyo Araştırmaları başkanlığına geçti.

O sıralarda, Hava Savunma Kuvvetleri Robert Watson Watt’la iletişime geçti ve ve kendisine bir radyo dalgasının düşman uçaklarını yok edip edemeyeceğini sordu. Bu soru merak konusu oldu çünkü Almanlar bunu yapacak bir cihaz icat ettiklerini iddia etmişti. Hemen her yerde bu konu tartışılıyordu.

I. Dünya Savaşı sırasında, Almanlar zeplinleri İngiltere üzerinde uzun menzilli bombardıman uçakları olarak kullanmıştı. O zamandan beri, hava savunmasıyla ilgili yetenekleri önemli ölçüde gelişmişti. Özellikle sivil bölgelerin havadan bombardımana maruz kalması ihtimali hükümetin kaygılanmasına neden oldu. Ayrıca, ağır bombardıman uçakları o zamanki uçaksavar silahlarının ulaşamadığı irtifalara ulaşıyordu.

Alternatif bir çözüme acilen ihtiyaç vardı. 1934’te Hava Bakanlığı, Birleşik Krallık’ta hava savunmasını iyileştirmenin yollarını aramaya başladı. Bunun için Henry Tizard’ın başkanlığında CSSAD (Hava Savunma Bilimsel Araştırma Komitesi) adlı komiteyi kurdu.

O sırada Arnold Wilkins ile birlikte çalışan Hava Savunma Kuvvetleri Bakanlığı, bir radyo dalgasının düşman uçağı imha edebileceği fikrinin elbette imkansız olduğunu biliyordu. Watson Watt hazırladığı raporda, bu dalgaların bir uçağı imha edemeyeceğini belirtti. Fakat bir uçağa gönderilen dalgaların çarpıp geri dönen yankısı sayesinde uçağın yerinin tespit edilebileceğini söyledi.

Kısa süre sonra Watson Watt ve Wilkins, bir bakanlık yetkilisi ve fizikçi AP Rowe’a (Jimmy Rowe) birlikte tanıtım yaptı. Bu tanıtım gösterisinde, bir BBC kısa dalga vericisinden gelen sinyallerle bir Handley Page Heyford uçağının yeri tespit etti.

2 Nisan 1935’te Watson Watt radar patentini aldı. Haziran ayına kadar 15 mil uzaktaki uçakları tespit ediyordu. Yıl sonuna kadar, bu 60 mil açığa kadar yükseldi. Robert Watson Watt’ın sonunda, son derece etkili “Chain Home Radar Sistemi”ni üretti.

Bu sistem, gelecekteki hava savaşları sırasında paha biçilemez olacaktı. Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin Britanya Savaşı’nı kazanmasına yardımcı olan hayati ön bilgileri sağladı.

Robert Watson Watt

Watson Watt’ın Amerika Birleşik Devletleri Görevi

Buluşunun başarısından sonra Watson Watt, tavsiyeler vermek için Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. Amerikan Radar Sistemi’nin kurulmasına yardım etti. Amerika’nın bu talebinin nedeni Pearl Harbor Baskını (Pearl Harbor Savaşı) idi.

Japonya 7 Aralık 1941’de Hawaii adalarının Oahu adasında bulunan Pasifik Filosu ve Pearl Harbor askeri üslerine karşı sürpriz bir saldırı düzenledi. Bu saldırının amacı, Büyük Okyanus’ta kuvvetle muhtemel olan bir Amerikan askeri müdahalesine engel olmaktı.

Saldırı sonucu 12 Amerikan savaş gemisini ciddi şekilde hasara uğradı. 188 savaş uçağını imha edildi. 2.403 Amerikan askeri ile 68 sivil hayatını kaybetti.

Amerika savaş uçaklarının imha edilmesi üzerine araştırmalara başladı ve radar konusunda uzman kişileri ülkesine davet etti. Bunlardan biri de Watson Watt’tı. Amerika’ya yardımları sonucunda Robert Watson Watt, 1946’da, Amerika Birleşik Devletleri Liyakat Madalyası ile onurlandırıldı.

Sir Robert Watson Watt
Robert Watson-Watt Radar Kontrolü Yaparken

Savaştan sonra Watson Watt, İngiliz hükümeti için çeşitli kamu ve özel görevlerde çalıştı.1941’de Kraliyet Cemiyeti Üyesi oldu, 1942’de ise şövalyelik unvanı aldı. Radar teknolojisini geliştirdi, birçok araştırma ve deneyler yaparak ülkesine ve dünyaya katkı sağladı.

1950’lerde Kanada’ya ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşti. 1960’larda ise, İskoçya’ya döndü. Burada karısı Margaret ile birlikte Pitlochry’de yaşadı. 5 Aralık 1973 yılında hayatını kaybetti.

Kaynakça

The Pulse of Radar, Autobiographie, 1959.

Roland H. Worth, Jr., Savaştan başka çare yok: Japonya üzerindeki Amerikan Ambargosu ve Pasifikteki savaşın patlak vermesi, Jefferson, Kuzey Carolina: McFarland, 1995.

Henry C. Clausen and Bruce Lee, Pearl Harbor: Final Judgement, HarperCollins, 2001.

The four geniuses of the Battle of Britain : Watson-Watt, Henry Royce, Sydney Camm, and R.J. Mitchell, 2012.

Teknoloji'den geri kalmamak için e-posta listemize abone olun!

Editör, haberci, programcı. Gazetecilik mezunu, İletişim Bilimleri master’ı yaptı. Gözünü akademik kariyere dikti ve fakat bu hayalini gerçekleştiremedi. Yirmili yaşlarını gururla NTV’de bitirdi. Daha sonra başka ülkeye göçtü. Kitap editörlüğü ve çiçek yetiştiriciliği yapıyor. Teknoloji haberleri yazmayı seviyor.