The Mandalorian; hikayesiyle, karakterleriyle, yaptığı göndermelerle ve bulundurduğu detaylarıyla izleyenler ve eleştirmenlerden tam not alan Star Wars evreninde geçen bir dizi. The Mandalorian; sadece Star Wars evrenine değil, aynı zamanda etkileyici görsellerinin sırrı olan teknolojisiyle de görsel efekt dünyasına yeni bir soluk katmış oldu. Dizi, farkına varılmayacak kadar gerçekçi olan efektlerini Industrial Light & Magic (ILM) tarafından geliştirilen “StageCraft” adlı teknolojiye borçlu.
George Lucas tarafından 1975’te kurulduğundan beri Star Wars serisi başta olmak üzere; ortaya koyduğu görsel efektlerle çığır açan ILM, bu sefer bunu büyük yeşil perdeleri, dev led ekranlarla değiştirerek başarıyor.
Bu fikrin en basit örneğini eski filmlerde yoğun olarak görmekteyiz. Örneğin araba sürüş sahneleri arka plana yol görüntüsünün yansıtılmasıyla çekilirdi. Ancak bu seferkini devrimsel kılan olay, arka planın perspektifinin kameranın hareketleriyle birlikte değişiyor oluşu.
StageCraft’ın Tekniği
The Mandalorian’ın “The Volume” olarak adlandırılan seti bünyesinde toplam 1.458 adet LED ekran bulunduran 6 metre yüksekliğe sahip 270 derece dairesel duvar bulunuyor. Ayrıca set, LED bir tavan ve 22 metre çapa sahip kullanılabilir alandan oluşuyor.
Dijital olarak tasarlanan 3 boyutlu ortamlar çok yüksek çözünürlüklü bir şekilde ekrana veriliyor. Bu sırada kamera hareketlerinin 3 boyutlu olarak yakalanıp bilgisayara aktarılmasıyla birlikte, ekrandaki görüntünün perspektifi kameraya uygun olacak şekilde eş zamanlı olarak değişiyor. Sonuç olarak sete yerleştirilen gerçek nesneler ile birlikte kamera tamamen fiziksel bir ortamı kayda almış oluyor. Bununla birlikte tavan da yaratılan ortama en uygun ışığı sağlayacak şekilde düzenlenebiliyor ve geleneksel yöntemlerde büyük bir problem olan ışıklandırma da bir sorun olmaktan çıkıyor.
Bunların yapılmasını sağlayan teknolojinin temelinde ise oyunseverlerin oldukça aşina olduğu Unreal Engine 4 adlı oyun motoru yatıyor. Gerçeğe yakın görüntüler elde etmeyi sağlayan oyun motorunun en önemli bir diğer özelliği; çekim sırasında kamera arkasından yaratılan ortama dair her türlü değişikliği anında yapabilmeyi sağlıyor. Kamera arkasında “Beyin Köşesi” adını verdikleri çalışma alanındaki bilgisayarlarla kontrol edilen sistemde büyük ölçekli herhangi bir işlem yapılabiliyor. Bu sırada bir tablet kullanarak da konum, renk, ışık gibi ayarların kolayca yapılabilmesi ile çekim için farklı konumlar keşfetme ile harcanan zaman, fiziksel olarak insanları ve ekipmanları taşımak gibi maliyetilerden kurtulunmuş oluyor.
StageCraft Başka Ne İşe Yarar?
StageCraft, yönetmen ve görüntü yönetmenlerin için üzerinde çalışacakları somut bir ortam sağlamaktadır. Oyuncular için ise, yeşil perdeler arasında nerede olduklarını ve etkileşime girdikleri çoğu şeyi göremeden rol yapmaya çalışmak yerine, performanslarını direkt sahnenin geçtiği ortamda daha başarılı şekilde sergileyebilme avantajı sağlıyor.
Bu teknoloji günümüzdeki görsel efektlerle ile ilgili, yeşil perde kullanımından kaynaklanan en büyük sorunlardan bir başkasına da çözüm sunuyor: Transparan ve yansıtıcı cisimler. Dizide kullanılan Mandolorian zırhı gibi parlak yüzeyler yeşil perdeyi yansıttıkları için kullanılan büyük miktarda CGI ihtiyacını sıfıra indiriyor.
Tabi bu yeni teknolojinin de bazı dezavantajları var. Birden çok karakter bulunan sahnelerde iyi bir performans vermiyor. StageCraft her ne kadar maliyetleri düşürmeyi sağlasa da, hala pahalı bir teknoloji. Ancak her geçen gün gelişen oyun motorları ve güçlenen donanımlar sayesinde, alternatiflerinin çoğalmasıyla ve erişiminin kolaylaşmasıyla daha fazla yapımda görmeye başlayabiliriz.
StageCraft hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak için ILM tarafından paylaşılan videoyu izlemenizi tavsiye ediyoruz.
