17. yüzyıl entelektüel kültürünün önde gelen isimlerinden Robert Boyle, 25 Ocak 1627’de İrlanda, Lismore’da doğdu. Boyle, Anglo-İrlandalı doğa filozofu, kimyacı, mucit ve teoloji yazarıdır. Özellikle kimya alanındaki başarıları nedeniyle döneminin en iyi doğa filozoflarından biriydi.
Kimyanın ilke ve yöntemlerini doğal dünya ve tıbba uygulama gereğini duydu. Bu teorileri o kadar güçlü bir şekilde savundu ki daha sonra kendisine “Kimyanın Babası” şeklinde unvan verildi. Fakat bilimsel çalışmaları sadece kimya değil, hidrostatik, fizik, tıp, yer bilimleri, doğa tarihi ve simya gibi birçok alanda yer alıyordu. Boyle’un ayrıca matematik ve fen alanında da sayısız çalışması olmuştur.
İlk ‘element’ tanımını modern olarak Robert Boyle yaptı. Gazın basıncıyla hacmi arasındaki bağlantıyı açıklamış; meşhur “Boyle Yasası” bu sayede ortaya çıkmıştır. Boyle için, hemen her kaynakta, “ilk modern kimyager” şeklinde söz edilir.
Ayrıca çalışmaları ya da ilgi alanları arasında İncil, akıl, filozofun rolü üzerine Hıristiyan adanmışlık, etik ve teolojik yazılar yer aldı. Kutsal Yazıların çeşitli dillere çevrilmesinin yanı sıra birçok dini misyon üzerinde de hayatı boyunca çalıştı. 1660 yılında Londra Kraliyet Cemiyeti’nin kurulmasında da payının olduğu biliniyor.
İçindekiler
Robert Boyle: Çocukluğu ve Eğitim Hayatı
Robert Boyle doğuştan itibaren sıradan bir çocuk değildi. İngiltere’nin en zengin ailelerinden birinin üyesi oldu. Oldukça şanslı bir çocukluk yaşadığı söyleniyor. Şanslı olmanın yanı sıra sıra dışı bir çocuktu. Richard Boyle’un, İrlanda Dışişleri Bakanı Sir Geoffrey Fenton’un kızı olan ikinci karısı Catherine’den on dördüncü çocuğu, yedinci oğlu olarak dünyaya geldi. Onu diğerlerinden ayıran birçok özelliği vardı. Konuşmayı erkenden öğrendi. Yazı yazmayı ve okumayı da aynı şekilde.
Robert Boyle, sekiz yaşında, çalışkan ve oldukça zeki olan yapısının hızla ortaya çıktığı Eton Koleji’nde örgün eğitimine başladı. 1639 yılında kardeşi Francis Boyle ile, öğretmenleri “Isaac Marcobes” önderliğinde bir kıta gezisine başladılar. Boyle bu gezi esnasında yalnızca 12 yaşındaydı.
1641-1642’de, İrlanda isyanı patlak verdi. Bu büyük bir ayaklanmaydı. İrlandalı Katolikler tarafından çıkan isyanda, isyancılar birçok kaleyi, kasabayı, evleri hatta vilayetleri ele geçirdi. Karşı tarafta ise İrlanda Krallığı, İngiltere Krallığı ve bazı sömürgeci İskoç Protestolar vardı. Bu oldukça karışık ortamda Francis eve dönmeyi tercih etti. Robert ise Cenevre’de hocasıyla birlikte kaldı ve çalışmaya devam etti.
Edebiyat Merakı ve Hayranlık Uyandıran Kimyagerler
Boyle, 1644’te İngiltere’ye döndü. Burada Dorset’teki aileden kalan mülkü Stalbridge’de ikamet etti. Orada, bir kısmı Fransız popüler edebiyatından, özellikle de aşk yazılarından alınan üslup ve retorik modelleri kullandığı yazılar yazdı. Ahlak ve adanmışlık üzerine yazılar yazarak edebi bir kariyere başladı.
1649’da ise her şey tekrar değişti. Onu büyüleyen bir süreç olan bilimsel deneylerle birlikte tekrar doğayı araştırmaya başladı. Boyle’un deneysel kimyaya olan ilgisini artıran bir grup filozof ile toplanmaya başladı. Bu grup birkaç kimyagerden oluşuyordu. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nden genç bir göçmen olan George Starkey.
George Starkey, bir Amerikalı simyacı, tıp doktoruydu. Batı Avrupa’da geniş çapta kitleyi etkiledi; özellikle Robert Boyle ve Isaac Newton da dahil olmak üzere önde gelen bilim insanlarını etkileyen çok sayıda makale ve kimyasal inceleme yazdı. 1650’de Londra, İngiltere’ye taşındıktan sonra Starkey, ‘Eirenaeus Philalethes’ takma adı altında yazmaya başladı. İngiltere’de kaldı ve 1665’te Londra’da Büyük Veba başladı. Veba salgını onun da ölümünün nedeni oldu. Starkey, ölümüne kadar tıp ve simya alanında büyük başarılar elde etti.
Bilimsel Kariyerin Doruk Noktası
Robert Boyle, 1652 yılından 1654’ün çoğunu İrlanda’da aile topraklarını denetleyerek geçirdi. Bununla birlikte ayrıca bazı anatomik diseksiyonlar yaptı. 1654’te Oxford’tan davet aldı. Bu daveti kabul etti ve hemen evini taşıdı. 1656’dan 1668’e kadar üniversitede ikamet etti. Burada üniversitenin tahsis ettiği lojmanda yaşıyordu.
Oxford’da çalışırken doğa felsefesindeki en son gelişmelere o ve arkadaşları ele aldı. Aralarında John Wilkins, Christopher Wren ve John Locke’un da bulunduğu bir grup önemli doğa filozofu ve doktorla birlikte çalıştı.
John Wilkins, filozof ve yazardı. Ayrıca Kraliyet Cemiyeti’nin kurucularından biriydi. 1668’den ölümüne kadar Chester Piskoposluğu yaptı. Wilkins, hem Oxford Üniversitesi’nde hem de Cambridge Üniversitesi’nde bir koleje başkanlık eden birkaç kişiden biri oldu. Sir Christopher Wren, bir anatomist, astronom, geometri, matematikçi ve fizikçiydi. Bununla birlikte tarihte en çok beğenilen İngiliz mimarlardan biri oldu. John Locke ise, “Liberalizmin Babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu.
Bu kişiler ve tabii daha birkaç kişiyle birlikte, zaman zaman Boyle’un pansiyonunda toplandılar. Burada Deneysel Felsefe Kulübü’nü oluşturdular. Boyle’un en iyi bilinen çalışmalarının çoğu da bu döneme ait olduğu söyleniyor.
İcatlar ve “Boyle Yasası”
1659’da Robert Boyle ve Robert Hooke, birlikte Royal Society için ünlü hava pompalarını icat ettiler. Robert Hooke, yine dönemin ismi duyulan önemli bilim insanlarından biriydi. Hooke, mikroskop kullanarak bir mikroorganizmayı ilk görselleştiren bilim insanı oldu. Ayrıca aktif başarılı bir mimardı. Londra’nın 1666’daki büyük yangınından sonra mimari araştırmaların yarısından fazlasını gerçekleştirdi. Böylece fakir bir bilimsel araştırmacı olan Hooke bir anda zenginlik ve saygınlık buldu. Fakat bu çalışmalarda Hooke daha çok asistan görevindeydi.
İkilinin hava basıncı ve vakumla ilgili ortaya çıkan keşifleri, 1660 yılında Boyle’un ilk bilimsel yayını olan New Experiments Physico-Mechanicall, Touching the Spring of the Air and Its Effects‘te yer aldı. Boyle ve Hooke, yanma, solunum ve sesin iletilmesindeki rolü de dahil olmak üzere havanın çeşitli fiziksel özelliklerini keşfettiler.
1662’de yayımlanan bir diğer bilimsel gelişme de “Mariotte-Boyle Yasası” olarak tanımlandı. Bu yasa, bir gazın basıncı ile hacmi arasında var olan ters ilişkiyi ifade ediyordu. Farklı ağırlıktaki cıva ile sıkıştırıldığında sabit miktarda havanın kapladığı hacmin ölçülmesi ile belirlendi. Bu yasaya göre, eğer sıcaklıklar sabitse, belirli bir ölçüyle alınan ideal gaz oranının hacmi ile basıncının çarpımına sabit oldu. Matematiksel olarak bu durum şöyle ifade ediliyor: “PV=k” buradaki “P” pascal olarak basınçtır, “V” kübik metre olarak hacmi ifade eder, “k” ise gaz sabitidir.
Mariotte’nin nereden geldiği, ne ifade ettiğini hemen herkes merak eder. Çünkü genellikle “Boyle Yasası” olarak insanlar tarafından biliniyor. Mariotte, Fransız fizikçi Edme Mariotte’nin isminden geliyor. Bunun nedeni, Edme’in formülü Boyle’den tamamen bağımsız olarak -birbirlerinden haberdar olmadıkları kanıtlanmıştır- bulduğundan kaynaklanıyor. Aynı zamanda tam da o dönemde Henry Power ve Richard Towneley de dahil olmak üzere bazı doğa filozofları aynı anda hava hakkında benzer bulgular yayımladılar.
Kimyanın Babası Robert Boyle
Boyle’un bilimsel çalışması, deney ve gözleme dayanıyordu. Genel teoriler formüle etme konusunda oldukça isteksizdi. Evreni, tüm doğal fenomenlerin tamamen mekanik, devasa bir makine veya saat olarak gördü. Hayatı boyunca modern, “mekanik felsefe” fikrini savundu. Kimyaya katkıları sayısızdı. Mekanik bir “parçacık hipotezi” ile her şeyin tek bir evrensel maddenin küçük -fakat bölünebilen olan- parçacıklarından oluştuğunu iddia etti. Bu parçacıkların yalnızca şekil ve hareketleriyle türevlendirdi.
En etkili yazıları arasında, 1661’de ortaya koyduğu “The Sceptical Chymist” yani Şüpheci – Kuşkulu Kimyager vardı. Bunun bu kadar meşhur olma sebebi, maddenin bileşimi ve kimyasal analiz yöntemleri hakkında derinlemesine bilgi vermesi yatıyordu. O zamanlar geçerli olan Aristotelesçi görüşlere saldıran Şüpheci Kimyager’de kimyasal fenomenleri kullanan biçimlerin ve niteliklerin kökeni yer aldı. Boyle ayrıca, adi metalleri altına dönüştürmenin sırrını keşfetmeye çalıştı. Bunun için yoğun mesai harcadı. Ayrıca simya sırlarına sahip olduğuna inanılan kişilerle iletişim kurmaya çalışarak, ömür boyu dönüşümsel simya arayışına girdi.
Genel olarak Boyle, kimyanın ilke ve yöntemlerini doğal dünya ve tıbba uygulama gereğini duydu. Bu teorileri o kadar güçlü bir şekilde savundu ki daha sonra kendisine “kimyanın babası” şeklinde bir unvan verildi.
Boyle’un Birtakım Teolojik Faaliyetleri
Robert Boyle, inancını şiddetle savunan dindar bir Anglikandı. Anglikanizmi benimsedi. Anglikanizm, İngiltere Kilisesi’ne bağlı olmak anlamına geliyordu. Kiliseye ait tüm ilke, doktrin ve kurumları benimsedi. Eğitim ve misyonerlik faaliyetlerine yön verdi. Bir dizi teolojik inceleme yazısı kaleme aldı.
Boyle’un gençliğinin dini yazıları öncelikle adanmışlık temalarını içeriyordu. Onun olgun çağ çalışmaları ise, akıl, doğa ve vahiy gibi daha karmaşık felsefi konulara dayanıyordu. Özellikle ortaya çıkan yeni bilim ve din arasındaki ilişkiyi inceledi. Boyle, dinsizlik ve ateizmin yükselişte olduğuna dair yaygın algıdan derinden üzüntü ve endişe duyuyordu. Bu durumla savaşmak için, bilim ile dinin karşılıklı olarak destekleyici olduğu yolları göstermeye çalıştı. Böylece belki de gençleri etkileyebileceğini düşündü.
Boyle, doğayı Tanrı’nın eserinin bir ürünü olarak incelemeyi, onun doğası gereği dini bir görevi olarak gördü. Tanrı’nın her yerde var olduğunu ve iyiliğini aydınlatıp yücelteceğine inandı. Bu çalışma yönteminin karşılığında, bir bilim insanının ilahi anlayışı geliştireceğini savundu. 1690 yılında kaleme aldığı “Christian Virtuoso” tüm bu görüşleri özetledi. Yayımlanan bu metnin, Boyle’un bir Hristiyan bilim insanı olduğunu ve Hristiyan bilim insanı modeli olarak kendi yaşamının bir manifestosuydu.
Londra’daki Yıllar ve Robert Boyle’un Ölümü
Robert Boyle, 1668’de Boyle Oxford’dan gitmek durumunda kaldı. Kız kardeşi Katherine Jones ile Londra’daki Pall Mall’daki evine yerleşti. Bu evde rahatça çalışabileceği aktif bir laboratuvar kurdu. Yine burada birçok asistan çalıştırdı, ziyaretçileri kabul etti ve neredeyse her yıl en az bir kitap yayımlama fırsatı buldu. Bilime büyük katkı sağlanmasının yanı sıra, sayesinde birçok bilim insanını teşvik etti. Bu arada Londra’da yaşaması ona her anlamda destek veren Royal Society’ye aktif olarak katılma fırsatı da verdi.
Robert Boyle, yaşamı boyunca hem ulusal hem de uluslararası üne kavuşmuş güler yüzlü, mutlu bir bilim insanı oldu. 1680’de ona Kraliyet Cemiyeti ve piskoposluk başkanlığı teklif edildi. Ancak o her iki teklifi de reddetti. Tüm çalışmalarını -belgelerini- Kraliyet Cemiyeti’ne ve Hristiyanlığı savunmak için bir dizi konferans düzenlemesi için bir vasiyet bıraktı. Günümüzde bile bu metinler “Boyle Dersleri” olarak kullanılıyor.
Boyle, yetişkin hayatı boyunca hastalık çekti. Birçok yönden şanslı doğan Boyle, sağlık yönünden bir o kadar şanssızdı. Zayıf ve güçsüz gözleri ve elleri vardı. Hastalıkları sürekli tekrarlıyordu ve bir veya daha fazla felç geçirdi. Katherine’in bir hafta önce ölümünden duyduğu üzüntü ve kederle hastalığı daha şiddetli hale geldi. Kısa bir süre yatakta geçtikten sonra, 3 Mart 1703 tarihinde 64 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.