Meraklıları için En İyi Yapay Zeka Filmleri – 2023

Yapay zeka teknolojisi aracılığıyla makineler bir gün insan zekası seviyesine ulaşabilir mi? Peki, yapay zekanın insan zekası seviyesinin üstüne çıkması mümkün müdür? Bu sorgulamalar kurmaca olup yapay zekanın insan zekası seviyesine ulaşacağı düşüncesi yalnızca yapay zeka filmleri içinde mi karşımıza çıkacaktır?

Bu gibi sorular özellikle 20. yüzyıldan bu yana insanoğlunun kafasını hayli meşgul eden tartışmalar arasında yer alıyor. Buna öncülük eden kişi ise hepimizin hikayesini duyduğu bir isim oluyor. Yapay zeka teknolojisine ait elle tutulur ilk çalışmalar, 1912 – 1954 yılları arasında yaşamış olan Turing‘e ait.

Onun çalışmaları neticesinde, 1950’li yıllarda hakim anlayış yirmi yıl gibi kısa bir sürede makinelere insan zekasının aktarılabileceği yönündeydi. Ancak 50’lerden 90’lı yıllara kadar uzanan süreçte yapay zeka konusunda sanıldığı gibi bir ilerleme kaydedilemedi. Yapay zeka teknolojisinin tarihi hakkında detaylı bilgi için içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.

Bu açıdan 90’lı yılların yapay zeka teknolojisi konusunda kritik bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkün. Dünya Satranç Şampiyonu Kasporow’un Deep Blue adlı IBM satranç bilgisayarına yenilgisi ise yapay zeka teknolojisinin gelişimi açısından bir simge olarak kayıtlarda yer alıyor.

Bu olay, insanın makineye yenilgisini sembolize etmekte. İnsan zekası ve yapay zeka arasındaki çatışmaya dayalı tartışmaları yeniden gündeme getirdi.

Böylece, 90’lı yıllarda yapay zeka üzerine birbirinden farklı kehanetler ortaya atılmaya başlandı. Kimileri yapay zekanın hiçbir zaman insan zekası seviyesine ulaşamayacağını söylüyor. Kimileri ise yapay zekanın insan zekası seviyesine ulaşabileceğini ve bunun beraberinde insanlığı büyük bir felakete sürükleyeceği kanısındaydı.

İşte, bütün ilgileri üzerine çeken yapay zeka teknolojisi tartışmalarına sinema sektörü kayıtsız kalamadı. Zaten insan ve makine ilişkisi, bilim-kurgu film türünün başlangıcından bu yana sinemanın temalarından biri olarak işlenmekteydi.

Ancak yapay zeka tartışmalarıyla gündeme gelen “Makineler bir benliğe sahip olabilir mi?”, “İnsanı insan yapan nedir?”, “Makinelerin insan zekasına ulaşması mümkün müdür?” gibi soruların özellikle modern ve çağdaş sinemaya yansımalarında kaçış olamazdı.

En İyi Yapay Zeka Filmleri – 2023

Şüphesiz ki, sinema tarihi yapay zeka filmleri açısından oldukça geniş bir yelpazeye sahip. Sizler için hazırladığımız listede ise seçimimizi yaparken; sinema tarihinde iz bırakan yapay zeka filmleri, çok konuşulan yapay zeka filmleri ve çağdaş yapay zeka filmleri gibi kriterlere de başvurmaya özen gösterdik. Gelin, siz okurlarımız için hem bilgilendirici hem de birer öneri niteliği taşıyan yapay zeka filmlerinden derlemiş olduğumuz listeye hep beraber göz atalım.

Metropolis

Yönetmenliğini Avusturyalı-Alman yönetmen Fritz Lang’ın üstlendiği 1927 yapımı Metropolis, arşivlerde “en yüksek bütçeyle çekilen sessiz film” olarak yer alıyor. Filmin bir diğer önemli özelliği ise sinema camiası tarafından yapay zeka filmlerinin öncüsü olarak kabul edilmesi.

Siyah-beyaz yapım, temelde kapitalist sisteme ve totaliter rejimlere karşı bir eleştiri niteliği taşıyor. İnsanlık ileri bir tarihte makinelerle yaşayan işçi sınıfı ve konfor içinde yaşamını sürdüren yönetici sınıf olmak üzere ikiye ayrılıyor. Fakat bir mucidin robot icat etmesi ile iki sınıf arasındaki mücadele bambaşka bir görünüm kazanıyor.

İşte, Metropolis bu yönüyle yapay zeka teknolojisini 94 yıl önce öngörüp beyazperdeye aktarıyor. Bu yönüyle yapım, kapitalist düzen eleştirisini özgün bir biçimde ele alan ender filmlerden biri. Filmin süresi 2 saat 23 dakika. IMDb puanı ise 10 üzerinden 8,3. Metropolis, sessiz filmseverler ve yapay zeka meraklıları için oldukça uygun.

WarGames

Yönetmen koltuğunda John Badhan’ın oturduğu WarGames, çağının ötesinde olan yapımlardan bir diğeri. Bunun önemli bir nedeni filmin henüz 1983 yılında yapay zeka teknolojisini son derece etkileyici bir şekilde beyaz perdeye aktarmış olması.

Yapay zeka filmleri için arşivlere göz atacak olduğumuzda WarGames’ın ilk sıralarda yer alması bu fikri doğruluyor. Aynı zamanda 12 milyon dolar bütçeyle çekilen filmin kısa sürede 79 milyon dolar hasılat elde etmiş olması da bu fikri destekliyor.

Film, genç ve heyecanlı bir hacker olan David Lightman’ı konu ediniyor. Lightman, ilk olarak sevdiği kızı tavlamak amacıyla okul sistemine sızmasıyla açılış yapıyor. Fakat karakterimizin hackerlık serüveni bununla sınırlı kalmıyor. Oyun sitelerine olan merakı onu hiç olmayacak işlere sokuyor.

Nihayetinde merak ettiği oyun yapımcısının sitesine sızdığını düşünen Lightman, ABD ordusunun Sovyetler Birliği tehdidine karşı geliştirmiş olduğu WOPL adlı sisteme giriş yapıyor. Sonrasında kendisiyle iletişime geçen yapay zekaya kafa tutuyor. Böylelikle kendini bir savaş simülasyonun içinde buluyor. İlk başta sıradan bir oyunun içinde olduğunu düşünen David gerçek bir savaşın içinde mücadele veriyor.

Derinlik açısından sizi çok yormayacak, gerilim dolu ve yapay zeka konulu bir film izlemek istiyorsanız, bu film kesinlikle WarGames olmalı!

The Matrix Serisi

Matrix Serisi

Yapay zeka filmleri denince, The Matrix büyük bir çoğunluğun aklına gelen filmler arasında başı çekiyor. Zaten Matrix, sinema camiasında pek çok kesim tarafından yapay zeka konulu filmlerin öncüsü kabul ediliyor. 1999 yılında hayatımıza giren yapım üzerimizdeki etkisini sürdürmeye devam ediyor. Özellikle, yapay zekanın yakın gelecekte insanlığın başına bir bela olacağı anlamına gelen teknolojik tekillik senaryosuna inananlar için Matrix bir başyapıt.

Peki, Matrix serisinin bu kadar sevilmesine ve gişe rekorları kırmasına sebep olan konusu neydi? Hep beraber hatırlayalım. Eğer Matrix’i izlemeyenler varsa da onlar için biraz özet geçelim. Thomas Anderson, bir yazılım şirketinde çalışan ve kendi halinde yaşamını sürdüren bir adam. O, iş dışında ise Neo adıyla hackerlık yaparak Matrix’in ne olduğunu araştırmaya koyuluyor.

Bunun nedeni, Anderson’ın yaşamında ters giden bir şeyler olduğunu düşünmesi. Bu şüphe içinde yaşam süren Neo’nun yolu Morpheus ve Trinity ile kesişiyor. Bu kesişme, onun hayatında bir kırılma noktası oluyor. Neo, yaşadığı dünyanın bir simülasyondan ibaret olduğunu öğreniyor.

Öyle ki, bir zamanlar insanlar yapay zekayı insan zekası seviyesine ulaştırmayı başarıyor. Ancak bir süre sonra robotlar insanlara baş kaldırıyor. Robotlarla savaşa girişen insanlık, onların güç kaynağı olan güneşi bir şekilde yok ediyor. Ancak robotlar insanları alt edip kendilerine enerji kaynağı sağlayacak olan enerji tarlaları kuruyor.

Böylelikle insanlar, gerçek dünyadan uzaklaştırılıp Matrix adlı simülasyona hapsediliyor. Fakat bir şekilde enerji tarlalarında uyanabilmeyi başaranlar var. Onlar aralarında Zion adlı şehir kuruyorlar. Zion robotlar tarafından bir döngü halinde beş kez istilaya uğruyor.

Bugüne kadar seçilen kişilerden hiçbiri bu döngüyü kıramıyor. İşte, Neo ise insanlığı kurtarabilecek olan 6. seçilmiş kişi olarak karşımıza çıkıyor.

3 seriden oluşan yapımın senarist ve yönetmenleri Wachowski Kardeşler yakın bir zamanda serinin 4. filminin vizyon tarihini duyurmuştu. Ancak pandemi nedeniyle 22 Aralık 2021 tarihinde vizyona girdi. Biz de yukarıda Matrix 4’ün fragmanını sizlerle paylaştık.

Transcendence

Trancendence

Wally Pfister’ın ilk yönetmenlik denemesinin ürünü olan Transcendence, 2014 yapımı bilim-kurgu film. Yapımın IMDb puanı 10 üzerinden 6,2. Filmin baş rollerinde ise Johny Deep, Rebecca Hall ve Morgan Freeman gibi tanıdık yüzler yer alıyor.

Transcendence, nanoteknolojiden gücünü alan yapay zekanın gelecekte neler yapabileceğine ilişkin sinematik bir anlatım sunuyor.

Johny Deep, filmin baş karamanı Dr. Will Caster’a hayat veriyor. Caster ve eşi yapay zeka teknolojisine oldukça meraklı iki bilim insanı. Çiftin en büyük isteği bilince sahip bir bilgisayar üretmek.

Fakat teknoloji karşıtı bir grup bu türden çalışmalar yürüten bilim insanlarına karşı bir saldırı düzenliyor. Wiil Caster bu saldırılar nedeniyle polonyum zehirlenmesine maruz kalıyor. Onun çok kısa bir ömrünün kaldığını öğrenen eşi ise bilincini bilgisayara yükleme kararı alıyor. Bu bilinç aktarımı başarıyla sonuçlanıyor.

Ancak bu aktarım bir süre sonra beklenmedik sonuçlara yol açıyor. Öyle ki, Caster’ın bir parçası olan nanitler tüm Dünya’ya yayılıyor. Böylece Will Caster doğayı doğrudan değiştirebilecek kadar güç elde ediyor. Caster’ın eşi ve eski iş arkadaşı bu gidişattan oldukça korkuyorlar. Bu korku onları güç bir karar vermeye zorluyor: Will yaşamalı mı, yoksa o dünya için bir tehdit mi?

Diğer bir yandan ise Will’in bilincinin bilgisayara aktarıldığını öğrenen anti-teknoloji militanları Dr. Caster’ın peşine düşüyorlar. Bilim-kurguya eşlik eden gerilim ve aksiyon yüklü bir film için Transcendence oldukça uygun bir seçim.

AlphaGo

AlphaGo

AlphaGo adı sizlere bir yerlerden tanıdık geliyor olabilir. Peki nereden? Kasporov’un 1997 yılında Deep Blue yenilgisinden 18 yıl sonra, insan bir kez daha yapay zeka karşısında mağlubiyete uğramıştı. Bu olay, ikinci bir Deep Blue vakası olarak dünyanın gündemine oturmuştu.

Bu kez, dünyanın en iyi Go oyuncusu Lee Sedolun ile Google Deepmin tarafından geliştirilen AlphaGo isimli yapay zeka karşı karşıyaydı. Maç sonrası, Kore Go Federasyonu tarafından fahri “9 dan” unvanı verilen AlphaGo, 4-1 galibiyetle Sedolun’u mağlup etti.

Bu olay, yapay zeka teknolojisi tarihi açısından önemli bir kilometre taşı değerine sahip. Çünkü Go, satrançtan farklı olarak adeta sonsuz denebilecek ihtimaller oyunu. Böyle olmasının yanında, Go oyuncuları bir hamle yaparken onların karar mekanizmaları sezgileri.

Dolayısıyla bu galibiyet, AlphaGo’nun sezgisel bir yapay zekaya sahip olduğunu gösterdi. İşte, bu nedenle, AlphaGo ve Lee arasındaki karşılaşma, Kasporov-Deep Blue karşılaşmasından sonra yapay zekaya ilişkin sansasyona yol açan ikinci büyük olay olarak kayıtlarda yer alıyor.

AlphaGo adlı 2017 yapımı belgesel-film AlphaGo ve Lee arasındaki rekabeti konu alıyor. Yapım, aynı zamanda “yapay zeka nedir?”, “yapay zeka nasıl çalışır?” gibi sorulara da ışık tutuyor. Belgesel-filmin IMDb puanı ise 7.9.

Eğer siz de yapay zeka tarihine ilişkin bir dönüm noktası olan bu rekabete şahitlik etmek isterseniz AlphaGo’yu izleyebilirsiniz.

Artificial Intelligence

Yapay zeka filmleri denilince, akla gelen filmler arasında ilk sıralarda yer alan bir diğer film Artificial Intelligence. Yönetmen koltuğunda Steven Spielberg’ın oturduğu yapımın gösterim tarihi 2001.

Aslından filmin evveliyatı 1970’li yıllara dayanıyor. Filmin yapımcılığını Steven Spielberg ile beraber dünyaca ünlü yönetmen Kubrick üstleniyor. Ancak 1999 yılında Kubrick hayata veda edince, Steven Spilberg yola tek başına devam ediyor. O, filmi Kubrick’e ithaf ediyor.

Artificial Intellingence

Yapımın senaryosu 1969 yılı Brian Aldiss’in kısa bir hikayesine dayanıyor. Hikaye 22. yüzyılın sonlarında geçiyor. İnsanlık küresel ısınma nedeniyle türünü ve bazı yerleşim yerlerini kaybetmiş. Aynı zamanda dünyada Mecha adında bir robot sınıfı mevcut.

Bir mucit özbilince sahip olan bir bilgisayar geliştiriyor. Bu icadıyla mucit, insanların ortak sorunlarına çözüm bulmayı amaçlıyor. Bu tür bir yapay zekayı çocuk formuna sahip bir robota da aktarıyor. Bu çocuk robotun adı ise David.

Filmin ilerleyen seyrinde, zengin bir aile David’i evlatlık edinmek istiyor. Çünkü ailenin çocukları Martin hasta ve ölme ihtimali var. Onlar, Martin’in ölmesine göz yummamak için geçirdiği hastalığın tedavisinin bulunma ihtimaline karşı onun bedenini dondurma kararı alıyorlar. Fakat aldıkları bu karar onların acılarını dindirmeye yetmiyor. Bu yüzden, David adlı çocuk robotu evlat edinmeye karar veriyorlar.

İlk başta anne Monica bu fikre pek sıcak bakmıyor ve David’e mesafeli davranıyor. Bir süre sonra robotla arasında gerçek sayılabilecek düzeyde bir anne-çocuk ilişkisi kuruluyor. Fakat bu ilişkinin akıbeti filmin ikinci diye addedebileceğimiz kısmında saklı. Çünkü film 2 saat 26 dakika sürüyor.

Aynı zamanda ilk bir saatten sonra filmin ikinci bir boyut kazandığını söylemek oldukça mümkün. Çünkü ikinci kısımda daha çok David’in insan olma arzusu peşinde koştuğuna şahit oluyoruz. Bu noktada, film şu sorulara değinmeden geçmiyor: Yapay zekanın gerçek anlamda hislere sahip olması mümkün müdür?”, “Eğer bu mümkünse, örnek olarak onun sevgisi gerçek midir?

Anlaşılıyor ki, yapım yapay zeka konusunda derinliği yüksek olan filmler arasında. Ancak bunu biraz fantastik tarzda ele aldığını belirtmek gerek.

Her

Her

Baş rolü Oscar Ödüllü Joaquin Phoenix’e ait yapım, çağdaş yapay zeka konulu filmler arasında başı çekiyor. IMDb puanı 10 üzerinden 8 olan filmin yönetmeni ise Spike Jonze.

Yönetmen Jonz’un çıkış noktası 2000’li yıllarda yapay zekaya dayalı bir internet sohbet sitesi ile tanışması. O, bu deneyimden çok etkileniyor. İşte, sohbet sitesinin kendisinde bıraktığı izlenimden hareketle, Jonze yaşadığı deneyimi beyaz perdeye uyarlıyor.

Filmin hikayesi gelecek bir zamanda Los Angeles’ta geçiyor. Ana karakter Theodore, eşiyle boşanma sürecinde olan, yalnızlık çeken ve bunalımın eşiğinde olan bir adam. O, insanların mektuplarının yazarlar tarafından yazıldığı bir şirkette çalışıyor.

Hayatı oldukça monoton görünen bu adam, yalnızlığına son vermek amacıyla yapay zekaya sahip bir işletim sistemi alıyor. İnsanlarla iletişim kurma özelliğine sahip olan işletim sisteminin adı Samantha. Bu sistem, insanlarla iletişim kurdukça kendini geliştirebilen bir özelliğe sahip.

Samantha ve Theodore’nin aralarında kurduğu bağ süreç içinde bir gönül ilişkisi görünümü kazanıyor. Theodore tüm aktivitelerini ve yaşamını kendisini yalnızlıktan kurtaran Samantha’ya göre şekillendiriyor.

Ancak Samantha nihayetinde yalnızca bir işletim sistemi. Theodore’ın bu gerçekle yüzleşmesi pek de kolay olmuyor.

Her, yapay zekaya eklemlenen aşk temalı bir film izlemek isteyenler için doğru adres! Ayrıca yapım, insana içinde bulunduğu ilişkileri sorgulatması ve öz eleştiriye davet çıkarması bakımından da dikkat çekici ve izlenesi. 

Jexi

yapay zeka filmleri

Jexi, yapay zeka filmlerine eğlenceli bir bakış sunan filmler arasında yer alıyor. Yönetmenliğini Scott Moore ve Jon Lucas’ın üstlendiği yapım, içinde bolca argo ve kara mizah barındırıyor. Bu açıdan, filmin yapay zeka teknolojisine farklı bir yaklaşım sunduğunu söylemek mümkün.

Filmin konusu ise şöyle: Telefon bağımlısı olan 30’lu yaşlarında Phil tam bir cep telefonu düşkünü. Bir gazete şirketinde çalışan Phil’i bir gün kazara telefonunu düşüyor. Ardından telefonu kırılıyor.

Telefonunu kaybetmek bu adam için ölmekle eş değer. O, hemen bir mağazaya gidiyor ve Jexi adında, kadın sesli sanal bir asistana bağlı olan akıllı bir telefon alıyor. Ne yazık ki Phil, telefonu bir an önce aktif hale getirmek için kullanıcı sözleşmesini okumadan her şeyi onaylıyor.

Sanal asistan Jexi, Phil’in tüm hesap verilerine erişim izni alıyor. Böylelikle, Jexi ve Phil arasındaki komik ve zaman zaman düşündüren olaylar zinciri seyirciye aktarılıyor.

Yapım, bu eğlenceli anlatım üzerinden aşırı telefon tutkusunun çocukluk dönemlerine iniyor. Aynı zamanda, Phil üzerinden günümüzün teknoloji bağımlısı bireyine ayna tutuyor. Günümüzde bireyler her ne kadar kalabalıklar içinde gibi görünse de aslında yaşamları küçük bir telefonun içine sıkışmış durumda. Her ne kadar Jexi verilmek istenen mesajları yaratıcı olmayan bir tarzda ele alıyor olsa da izlemeye değer.

I, ROBOT

Yönetmen koltuğunda Alex Proyas’ın oturduğu yapımın oyuncu kadrosunda Will Smith, Bridget Moynahan, Bruce Greenwood gibi isimler yer alıyor. 2004 yapımı yapımı olan film, Isaac Asimov’un aynı adlı eserinden uyarlama.

Filmin çoğunlukla yapay zeka teknolojisinin insan yaşamı üzerindeki negatif yönleri üzerine odaklandığını söylemek mümkün.

yapay zeka filmleri

Yapım, 2035 yılında geçiyor. Artık insanlar ve robotlar birlikte yaşıyor. İnsanlar robotlara alışmış, benimsemiş ve bir güven ortamı söz konusu. Herkesin robotlarla bir arada yaşam sürdüğü yeni yaşamda bu durumdan rahatsız olan biri var: Dedektif Del Sponer.

O, bir türlü bu yeni dünyaya uyum sağlayamamış olanlardan. Sponer yeni yaşamı kabullenememesinin yanında robotların iyi oldukları fikrine de karşı çıkıyor. İşte, o bu fikrini destekleyebileceği ve kanıtlayabileceği bir cinayet olayının başına getiriliyor.

Gizli bir proje üzerinde çalıştığı öğrenilen Dr. Miles Hogenmiller gizemli bir şekilde öldürülüyor. Dedektif Sponer açısından, cinayeti işleyen bir robot. Fakat çevresi onun robotlara karşı mesafeli duruşunu bildikleri için ona inanmıyorlar.

Peki geçmişine özlem duyan bu adamın robotlara karşı önyargılı olmasının arkasında yatan sebep ne? Film, bu sır perdesinin ardında yatan psikolojik nedenlere değinmeyi ihmal etmiyor.

Öte yandan, bu hikaye üzerinden filmin ırkçılık eleştirisi barındırdığını söylemek mümkün. Bu film yapay zeka konusunda orta düzeyde derinliğe sahip olup seyirciyi yormadan izleyebilecekleri sade bir anlatım sunuyor. Eğer aksiyon içerikli bir yapay zeka filmi arıyorsanız Ben, Robot sizin için harika bir tercih olacaktır.

Wall-E

Wall-E, Pixar tarafından 2008 yılında yayınlanan bir bilim kurgu ve macera animasyon filmidir. Bu doğrultuda film, gelecekteki bir dünyada insanların yüksek teknolojili gemilerde yaşarken dünyayı terk edilmiş, çöp dolu bir hale getirdiği bir zamanda geçmektedir. Wall-E, robot bir çöp toplayıcısıdır ve dünya üzerinde yalnız kalmıştır.

Ancak bir gün, görevi sırasında yeni bir robot olan Eve’yle tanışır ve ona aşık olur. Eve, dünyanın yeniden yaşanabilir hale gelmesi için gizli bir görevle gönderilmiştir. Film, insanların tüketim çılgınlığı sonucu dünyayı nasıl mahvettiğini ve bu davranışın yaratacağı sonuçları ele alıyor. Bu noktada film, yapay zekayı da konu edinmektedir.

Filmin görsel efektleri ve animasyon kalitesinin oldukça yüksek düzeyde olduğunu belirtebiliriz. Ayrıca film, müzikleriyle de dikkat çekmektedir. Thomas Newman tarafından bestelenen film müziği, Wall-E ve Eve’nin romantik anlarına, aksiyon sahnelerine ve duygusal anlara mükemmel bir şekilde eşlik etmektedir.

Robot & Frank

yapay zeka filmleri

Yönetmen Jake Schreier’ın elinden çıkma Robot & Frank yapay zeka filmlerine eğlenceli bir görünüm kazandırmayı başaran filmler arasında yer alıyor. 1 saat 30 dakika süren filmin IMDb puanı 7,1. Eleştirmenlerden tam not alan yapım, 2012 Sundance Film Festivali tarafından verilen Alfred P. Sloan ödüllü.

Film, eski bir hırsız olan Frank’in robotu zekice kendi işine uygun bir biçimde kullanmasını konu alıyor. O, yakın gelecekte yaşayan ihtiyar bir adam. Frank’in iki yetişkin çocuğu var. Onlar babalarının artık bakıma olduğu düşüncesinden hareketle ona robot hediye ederler.

Yaşlı ihtiyar, başta bu fikre olumsuz baksa da bu durumu kabullenir. Fakat o kendi bakımına yardımcı olması için alınan robotu kendi amacına alet etmek ister. Bu durumu yeni soygun planı için avantaja dönüştürür. O, robotunu planladığı yeni soygunda suç ortağı olarak kullanmayı amaçlar.

Bu film, yapay zeka filmlerinden büyük beklentisi olmayanlar için oldukça uygun. Ayrıca yapay zeka teknolojisine ilişkin pesimist yaklaşımlardan sıkılanlara yeni bir soluk aldırıyor. Robot & Frank, kısaca yapay zeka teknolojisini minimalist bir anlatımla ele alan başarılı filmlerden biri.

Sizin Önerdiğiniz Yapay Zeka Filmleri Neler?

Sizler için hazırladığımız listenin sonuna geldik. Yapay zeka bugün yaşamımızın içinde. Bu teknoloji sağlık, eğitim, savunma sanayisi başta olmak üzere pek çok alana yayılmış durumda. Bundan dolayı, ilerleyen süreçte yapay zeka filmleri konusunda çok geniş bir yelpazeye sahip olan sinema sektörünün ilerleyen süreçte yelpazesini genişleteceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Hazırlamış olduğumuz listemize göz atarak yapay zeka hakkında ufkunuzu açabilecek filmlere listemizden ulaşabilirsiniz.

Teknoloji'den geri kalmamak için e-posta listemize abone olun!

Sürekli kendisini güncellemeye çalışan, araştırma yapıp edindiği bilgileri paylaşmayı seven bir teknoloji tutkunu.