Marie Curie: Ezberleri Bozan Bilim İnsanı

Marie Curie, yaşamı boyunca bilim peşinde koşan ve 20. yüzyıla damgasını vuran keşifleriyle dünyada bomba etkisi yaratan bilim insanı.

İnsan; kendini, evreni ve dünyayı anlamlandırma ihtiyacı duyması yönüyle tüm canlılardan ayrılır. İnsanlık tarihine göz atınca, insanın bu ihtiyacını çeşitli bilgi türleri yoluyla giderdiğini görürüz. İnsanın; dünyayı, kendini ve evreni anlama ve anlamlandırma ihtiyacını gidermek için başvurduğu bilgi türlerinden biri de bilimsel bilgidir. Elbette, bilimsel bilgi yalnızca bu kadar masum amaçlar için kullanılmamıştır.

İnsanlık tarihi, bilimsel bilginin kötü niyetli kullanımı nedeniyle, insan yaşamının yıkımına yol açan örneklerle doludur. Hatta Einstein’ın “Ben atomu insanlığa hizmet etmek için parçaladım. Onlar bomba yapıp birbirlerini yok ettiler.”, sözü bilimin kötüye kullanımına ilişkin bir eleştiri niteliği taşır.

Ancak bilimin insan yaşamına sunduğu pozitif yönlü katkıları inkâr etmek, yaşamları pahasına bu uğurda savaş veren bilim insanlarına ihanet olur. Bu bilim insanlarından biri de Marie Curie’dir.

Tarih boyunca birçok ünlü bilim insanı ortaya çıkmıştır. Erkek egemen toplumların oldukça uzun süredir dünyada yer alması bilimde de kendisini göstermiştir. Çoğu alanda olduğu gibi eğitim alanında kadınların eşit haklara sahip olmaması, kadın bilim insanı örneklerinin tarih boyunca az olmasının en büyük nedenlerindendir.

Bu trajik duruma karşın aradan çıkan etkileyici örneklerin olduğunu da söylememek olmaz. Marie Curie ise şüphesiz en bilinen kadın bilim insanlarındandır. Bilim uğruna hayatından vazgeçebilecek seviyede bir fedakarlık gösteren bu eşsiz bilim kadının hayat hikayesine birlikte bakalım.

Marie Curie’den Önce: Manya Skłodowska

Manya Sklodowska, 7 Kasım 1867 yılında Polonya’nın Varşova kentinde fizik öğretmeni Wladislaw Sklodowski’nin ve kız yurdunda müdüre olan Bronislawa Sklodowski’nin kızları olarak yaşama gözlerini açıyor.

Ailenin haklarında kayıtlarda yer alan bilgilere göre, onlar yaşamlarını anne Sklodowska’nın müdürü olduğu yurtta sürdürüyor. Geniş bir aileye sahip olan Marie’nin Sofia, Hela, Bronya adlarında üç kız, Joseph adında ise bir erkek kardeşi var.

Ancak ilk başta hane sayısı 7 olan aile, 1876 ve 1878 yıllarında kayıplar veriyor. Manya, ilk önce tifüs nedeniyle, kız kardeşi Sofia’yı kaybediyor. Kısa bir sürenin ardından ise annesi Bronislawa verem nedeniyle, yaşama veda ediyor.

Bu kayıpların, özellikle de annesini kaybetmenin onun üzerinde derin üzüntüye yol açtığı biliniyor. Hatta annesinin ölümü ardından küçük Manya’nın yaklaşık bir hafta boyunca hiç konuşmadığı bilinmekte.

Bu kayıpların yanı sıra, yaşadıkları dönemin getirdiği birtakım zorluklar onun peşini bırakmıyor. Marya’nın genç kızlık çağında ne yazık ki yaşadığı kent Rus yönetimi altında. Yönetim tarafından uygulanan eğitim politikası ise kadınların üniversite okumasına müsaade etmiyor. O dönem kadınların üniversite okumalarının tek şartı yurtdışında eğitim almak.

Manya ve ablası Bronya’nın tek hayali ise üniversiteye gidebilmek. Bu nedenle, iki kardeş hayallerini gerçekleştirmek için aralarında anlaşma yapıyor. Bu anlaşmaya göre, önce Bronya eğitimini tamamlayacak ve ardından kardeşinin Paris’e yerleşmesi ve eğitim alabilmesi için elinden geleni yapacak.

Takvimler 1885’i gösterdiğinde, Bronya Fransa’ya gidiyor ve Sorbonne Ünivesitesi’nde tıp eğitimi almaya başlıyor. Bu sırada, Manya’nın para biriktirmek için bebek bakıcılığı gibi işler yaptığı biliniyor. Aynı zamanda, Varşova’da yönetimden gizlice kurulan bir okulda eğitim aldığı da söylentiler arasında.

Nihayetinde ablasının yanına Paris’e gitmeyi başarıyor. Gelir gelmez, adı Fransızca’ya çevriliyor ve o artık Marie Sklodowska olarak tanınıyor. Ardından Marie, Sorbonne Üniversitesi Fizik Bölümü’ne kayıt oluyor.

Burada geçirdiği 1.5 yılın ardından dereceyle mezun oluyor. Fakat bu kadarla kalmıyor, hemen ardından matematik bölümüne kayıt olup 1894 yılında bir diploma daha alıyor.

Marie Curie

Marie Sklodowska ve Pierre Curie Birlikteliği

Marie, piezoelektriği keşfeden bilim insanı Pierre Cruie ile ortak bir tanıdıkları aracılığıyla, 1894 yılında tanışıyor. İkisi birbirlerinin isimlerini ortak ilgi alanları nedeniyle duymuş olsalar da ilk kez yüz yüze geliyorlar.

Pierre Cruie, o dönem Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu Laboratuvarı’nda başkanlık yapıyor. Kendisinin aykırı tutumları nedeniyle, akademik camia tarafından pek sevilmediği söylenebilir. Maria’nın makalelerini yakından takip ettiği bilinen Bay Curie, onun çalışmalarını destek olmak amacıyla Maria’ya laboratuvarının kapılarını açıyor.

Bu dönem ikisinin bir nevi iş ortaklığı yürüttüğü söylenebilir. Çünkü Marie o dönem radyoaktivite üzerine çalışmalar yürütüyor ancak deneylerini yapabilmek için yeterli ekipmana sahip değil. Pierre ise onun çalışmalarını hem yürekten destekliyor, hem de ona birtakım ekipmanlar sağlıyor.

Başta iş ortaklığı üzerine gelişen ilişkinin, süreçle gönül ilişkisine evrildiğini söylemek yanlış olmayacak. Aslında hayatının hiçbir dönemlerinde evlilik gibi bir gayelerinin olmadığı bilinen ikili, 1895 yılında evlenme kararı alıyorlar. 1 yılın ardından kızları Irene’nin doğması nedeniyle, Madam Curie’nin çalışmalarına kısa süreliğine ara verdiği biliniyor.

Polonyum (Po) ve Radyumun (Ra) Keşfi

Marie, 1904 yılında radyoaktivite üzerine yürüttüğü doktora tezini tamamlıyor. Bu başarısı nedeniyle, “Fransa’da Doktor unvanı alan ilk kadın” olarak kayıtlara geçiyor.

Kızının doğumunun ardından, eski çalışma temposunu nihayet yakalayan Marie’nin başarıları peş peşe geliyor. O, keşfedilen ilk radyoaktif element olan ve adını memleketinden esinlenerek koyduğu polonyumu buluyor. Kısa bir sürenin ardından ise doğal radyoaktif elementlerinden biri olan radyumu keşfediyor. Bu keşifleri nedeniyle, Madam Curie tarihe yön veren kadınlar arasında yer alır.

Bu başarılar neticesinde Marie Curie, çalışmalarında kendisine büyük yardımları dokunan eşi Pierre ile beraber Nobel Fizik Ödülü’ne layık görülüyor. Ancak söylentiler, İsveç’ten gelen davetin yalnızca Pierre’in katılımına müsaade ettiği yönünde.

Ne yazık ki, erkek egemen anlayış Marie’nin başarılarının önüne set çekmeye burada da devam ediyor. Her ne kadar birtakım engeller yaşasa da, Marie Curie bu kez de “Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın” olarak tarihe adını yazdırıyor.

Buluşların Ardından Curie’ler

Marie ve Pierre, radyum ve polonyumun patentlerini almıyorlar. Her ikisi de bu elementleri insanlığa hediye ettiklerini bildiriyorlar. Aynı zamanda, o dönem henüz radyumun ne gibi tehlikelere yol açtığı da bilinmekteydi. Bu durumları fırsat bilenler hemen harekete geçmişti.

Fırsatçılar pek çok alanda radyum elementini kullanmaya başladılar. Boya sanayisi, sağlık alanı, oyuncaklar, diş macunu vb. gibi pek çok ürünün yapımında radyum kullanılır oldu. Ancak bir süre sonra radyumun tehlikeleri fark edilmeye ve kanıtlanmaya başlandı.

Aslında Curie çifti de radyumun verdiği zararlardan tam olarak haberdar değillerdi. Onlar laboratuvar çalışmalarını korumasız bir şekilde gerçekleştiriyorlardı. Aynı zamanda, çalışma ortamları bu elementlerle deneyler yapmak için pek elverişli değildi.

Pierre Curie ise radyuma maruz kalındığında onun yalnızca deri üzerinde oluşturduğu hasardan haberdardı. Hatta onun radyumun zararını öğrenmek için, kendi üzerinde kısa süreli bir deney yaptığı biliniyor.

Şöyle ki: Bay Curie on gün boyunca, kolunu sürekli olarak radyuma maruz bırakıyor. On günün ardından cildinde ciddi yaralar oluşuyor. Fakat Curie çifti buna rağmen, çalışmalarından hiç ödün vermiyor.

curie ailesi

Neyse ki Pierre’in çektiği acılar ve azmi Sorbonne Üniversitesi’nden gelen profesör hoca olarak derse girme teklifiyle taçlandırılıyor. Madam Curie ise ikinci kızı Eve’i kucağına alıyor. O bir yandan çocuklarıyla ilgileniyor, diğer bir yandan ise kızlar okulunda fizik dersleri veriyor.

Curie çiftinin mutlu giden evlilik hayatı, Pierre Curie’nin ölüm haberiyle son buluyor. Bu ani ölümün Madam Curie’yi çok sarstığı ve onun ağır bir depresyon süreci geçirdiği bilinmekte. Pierre’in ölümüyle yalnızca eşini değil, aynı zamanda ortak yola baş koyduğu dava arkadaşını da kaybediyor.

Ancak Sorbonne’dan gelen güzel bir haber biraz da olsa onun acısını dindiriyor. Üniversite Kurulu Marie’ye eşinin boşalan koltuğuna oturmayı teklif ediyor. O, bu teklif karşısında şaşkınlığını gizlemiyor. Bununla beraber, aykırı ruhlu kadın kurula rest çekmeyi ihmal etmiyor. Kendisini Pierre’in eşi olduğu için değil de ancak kendi başarıları nedeniyle, bu göreve getirmeleri şartıyla teklifi kabul ediyor.

Marie Curie Hakkında Ortaya Atılan İddialar

Her şeyin yoluna girdiği süreçte, Marie’nin evli ve aynı zamanda aile dostları olan Paul Langevin ile aşk haberleri yayılıyor. Fransa’da büyük bir sansasyona sebebiyet veren olay büyüyor. Söylenenlere göre, halk Madam Curie’nin Paris’i terk etmesi için elinden geleni ardına koymuyor.

O ise söylenenlere kulak asmıyor ve görevine devam ediyor. Bu sırada, İsveç’ten gelen bir mektup üzerine Curie bir daha Nobel’e layık geldiği haberini alıyor. Bu kez, ödülü kendi eliyle alıyor ve yaptığı konuşma büyük bir takdir görüyor. O, bu başarıyla “Tarihte 2 Nobel Ödülü’ne sahip olan tek kadın” unvanını almış oluyor. Fakat hakkında çıkan haberler, bu başarıya gölge düşürüyor.

Dedikodu haberlerini fırsat bilen Fransız Bilim Akademisi Marie’yi üyelikten çıkarıyor. Böylece Madam Curie bir kez daha erkek egemen anlayışın kurbanı oluyor.

solvay-konferansi
1911 yılında gerçekleşen Solvay Konferansı. Görselde Marie Curie haricinde Albert Einstein ve Paul Langevin de yer alıyor.

Bilim için Ölen Kadına Veda

Binbir türlü mücadelenin ardından, takvimler 1914’ü gösteriyor. Gerginlik tüm dünyayı etkisi altına alıyor. Dünya tarihinde yaşanan en büyük ve en acılı savaşlardan biri olan I. Dünya Savaşı patlak veriyor.

Curie ve büyük kızı Irene savaşta yaralanan insanların acılarına kayıtsız kalmıyorlar. Onlar bizzat savaş alanına gidip askerlere yardım etme kararı veriyorlar. Bu sırada Marie, taşınabilir röntgen cihazlarını geliştiriyor. Aynı zamanda savaş alanında yer alan sağlık görevlilerini ekipmanları nasıl kullanacaklarını da öğretiyor. Irene ve Marie’nin bu yöntem sayesinde, bir milyondan fazla askeri kurtardığı bilgisi kayıtlarda yer alıyor.

İşte, dâhi kadının “Radyum ve polonyum elementlerinin pek çok hastalığa iyi geleceği” inancı böylece doğrulanıyor. Radyum aracılığıyla geliştirilen radyoterapi kanserli hastaların tedavisinde kullanılmaya başlanıyor.

İşte, kanserli hastaların tedavisinde büyük bir adım olan bu girişime önayak olan, Madam Curie’nin ölüm nedeni ise kan kanseri olarak kayıtlarda yer alıyor. Çünkü o eşiyle laboratuvar çalışmaları sırasında yüksek derece radyuma maruz kalıyor.

Bu nedenle, Madam Curie ölümünün ardından “bilim için ölen kadın” adıyla anılıyor. Onun defni başta aile mezarlığına, ardından ise Pierre’in defniyle beraber Fransa’nın ulusal anıt mezarı olan Pantheon’a taşınıyor. Dâhi kadının adı, ölümünün ardından bir kez daha tarihe not düşülüyor: “Marie Curie, Fransa anıt mezarına defnedilen ilk kadın.”

Teknoloji'den geri kalmamak için e-posta listemize abone olun!

Bilim ve teknolojinin insan yaşamına etkileri konusunda oldukça meraklı. Özellikle, bilim ve teknoloji dünyasına katkıda bulunmuş isimler üzerine yazılar kaleme almayı seviyor. Bu alanlarda araştırmalar yapmak, okumak ve yazmak vazgeçilmezlerinden. Ayrıca felsefe, psikoloji, sosyoloji ve sinema ilgi duyduğu alanlar arasında. Bu alanlar üzerine çeşitli platformlarda ve basılı bir dergide içerikler üretiyor.