Gizlilik konseptindeki oyunların atalarından olan Hitman serisi ilk olarak 2000 yılında başladı. O zamandan bu zamana kadar 8 ana oyun karşımıza çıktı. Üstelik sadece oyunu da yok. 2007 ve 2015 yılında çıkan iki tane de filmi var.
Peki Hitman serisi oyunları gerçekten bu kadar başarılı mı? Hangi özellikleri ile kendisini ön plana çıkarıyor? Oyuncular Hitman oyunlarını neden tercih ediyor? Ve en önemlisi Hitman serisi nereden nereye geldi? İşte bu içeriğimizde bu sorulara tek tek cevap arayacağız.
Öncelikle şuna değinelim: Hitman kimdir? Ne iş yapar? Hitman aslında bir çeşit profesyonel suikastçi. Ama fabrikadan çıkmış gibi klonlanıyor bu ajanlar. Hepsi kel ve duygusuz. Enselerinde de onlara verilen kodlar barkod şeklinde dövme olarak vücutlarına yerleştirilmiş. Bizim ensemizde 640509-040147 yazıyor. Ajan 47 kod adımız da buradan geliyor.
Ayrıca bir geçmişimiz de yok. Tabii o kadar suikast işleyeceğiz, haliyle ne geçmişimiz ne de duygularımız işimize yarar. Peki bu ajanlar nereden çıktı diye soracak olursanız cevabımız Romanya. 5 Eylül 1964 tarihinde Dr. Wolfgang yeraltındaki bir tesiste bu projeyi başlattı. Amacı, benzer DNA yapısına sahip kişilerden bir ordu oluşturmaktı.
1984 yılında 47, ilk suikast girişimini bulunduğu tesiste bir doktora karşı gerçekleştiriyor. Bulduğu iğneyi defalarca doktora saplıyor. Ve bunu sadece doktor ona çok yaklaştığı için yapıyordu. İşte o zaman tüm dikkatleri üzerine toplamayı başardı. Her ne kadar hücresine gönderilse de kısa süre sonra kaçmayı başardı. Yıllar sonra dönüp intikamını aldı ve kendi klonları ile beraber Dr. Wolfgang’i ortadan kaldırdı. Daha sonrasında da iş dünyasına atıldı ve yeteneklerini suikastlar yaparak kullandı.
Siyah takım elbisesi, beyaz gömleği ve kırmızı kravatı ile bir iş adamı gibi gözüken Ajan 47’nin suikast görevlerini International Contract Agency Headquarters adındaki merkezden Diana kendisine gönderiyor. İlerleyen zamanlarda kendisinin kim olduğuna daha detaylı bir şekilde değineceğiz.
İçindekiler
Hitman: Codename 47 | Tabuları Yıkan Bir Oyun
Tarihler 2000 yılının Eylül ayını gösterdiğinde oyun dünyası muazzam bir yenilikle karşılaştı. Çünkü 2000’li yılların başında özellikle oyun dünyası ciddi bir değişim süreci içerisindeydi. Daha çok grafiksel anlamdaki değişiklikler ön plana çıkıyordu. Fakat Hitman oyunu ile sadece görsel değil aynı zamanda kurgusal bir zenginlik de oyuncuların dünyasına giriş yapıyordu.
Danimarkalı oyun geliştiricisi IO Interactive gücünü Eidos Studios ile birleştirerek bu zamana kadar oyunlarda bulunmayan özellikleri Hitman: Codename 47’ye entegre etmişlerdi. Oyunda yukarıda da bahsettiğimiz gibi Ajan 47 kod adındaki bir karakteri canlandırıyordunuz.
Bu kişi aslında profesyonel bir suikastçı. Diana adındaki bağlantısı Ajan 47’ye hedefleri gönderiyor, kontratı kabul eden Ajan 47 göreve koyuluyordu. Normal şartlarda bu tarz oyunlarda silahlar çekilir, mekanlar basılır “Kimdir buranın ağası?” moduyla içeriye giriş yapılır. Sonrasında ise kıyamet kopar. Fakat Hitman işte tam da bu noktada bize bir farklılık sunuyordu. Sadece kontratı gönderilen kişiyi “sessizce” ortadan kaldırmak.
İşte gizlilik oyunlarının atalarından olan Hitman, bizlere bu imkanı sunmasıyla beraber oyun dünyasında ciddi bir değişime yol açtı. Bu mantık diğer Hitman oyunlarında da devam etti. Zaten Hitman’i bu kadar çekici kılan özelliklerden en öne çıkanı da aslında bu. Peki sessizce sızmak, sadece bir kişiyi öldürerek görevi tamamlamak zor olmuyor muydu?
Tabii ki zor. Fakat IO Interactive’in devrim niteliğindeki yeniliği oyuncuları hem etkiledi hem de işlerini biraz daha kolaylaştırdı. Nasıl mı? Kılık değiştirerek. Oyunda bayılttığımız, öldürdüğümüz kişilerin kıyafetlerini kendi üzerimize geçirerek bir nevi içeriye daha rahat sızıyorduk.
Bu da oyun dünyasında ciddi bir hamleydi. Çünkü daha önceden yapıldığını görmedik. İşte bu şekilde kılık değiştire değiştire Hong Kong’dan Amerika’ya uzanan bir maceranın içerisinde bulduk kendimizi. Dönemsel açıdan bakarsak harika bir oyundu. Fakat şimdilerde nostalji yapmak ve yeniden denemek isterseniz muhtemelen sıkılacaksınız. Yani denemenizi çok tavsiye etmiyoruz.
Hitman 2: Silent Assassin | Suikastçı Pişmanlığı
İlk oyunun üzerinden iki yıl geçtikten hemen sonra Eidos Studios ve IO Interactive oyunseverlere ikinci Hitman oyununu müjdelediler. Daha o tarihlerde bir çok oyun dergisinde Hitman serisi daha uzun yıllar devam edebilir şeklinde yorumlar yer almaya başlamıştı bile.
İkinci oyunda karakterimiz Ajan 47 yaptıklarından pişman olmuş ve kiliseye gitmiş. Kilisede günah çıkarmış ve kendisini bahçıvanlığa vermişti. Hatta kilisenin papazıyla da oldukça yakın bir dost olmuştu. Ama Ajan 47 her ne kadar tövbe etse de dertler onun peşini bırakmıyor. Çünkü Sicilya’nın en meşhur mafya babalarından birisi olan Don Gulliano Ajan 47’nin arkadaşı olan papazı kaçırtıyor.
Ajan 47’ye bir teklif sunuyor ve papaz karşılığında 500.000 dolar istiyor. Ajan 47 ufak bir matematik hesabıyla bunun çok para olduğunu düşünüyor ve parayı vermek yerine kendisi işe el atmaya karar veriyor. Tabii ki geçmiş pişmanlıklarını bu saatten sonra tamamen yok sayıyor.
Sicilyalı mafya işin içine girdi diye sadece Sicilya topraklarında vakit geçirmiyoruz tabii. Sonrasında sırasıyla St. Petersburg, Japonya, Malezya, Nuristan ve Hindistan’da buluyoruz kendimizi. Farklı ülkeler arasında yapılan seyahatler sadece gezi amaçlı değil. Aynı zamanda bir kontrat da tamamlıyoruz.
Her işimizde oyun yine bize iki seçenek sunuyor. Ya sessiz sakin işimizi halledeceğiz ya da bam güm içeri gireceğiz. Ama oyunun adından da belli olduğu üzere işimizi sessiz halletmek en mantıklısı.
Bu oyunda ilk oyuna göre bazı farklılıklar dikkat çekiciydi. Örneğin artık daha fazla silaha sahiptik ve şarjör değiştirme süresi de ciddi oranda kısalmıştı. Ayrıca yapay zekanın gelişmesi de oyunu bir tık daha zorlaştırdı ki bu oyuncuları daha çok memnun etmişti.
Hitman: Contracts | Ne Gerek Vardı?
Bana kalırsa Hitman serisi içerisinde yapılmış en saçma oyun buydu. Nedenini birazdan çok net bir şekilde anlayacaksınız. 2004 yılında serinin üçüncü oyunu piyasaya sürüldü ve oyun dünyası yeni bir Hitman hikayesine giriş yaptı.
Böyle söylemeyi çok isterdim ama maalesef yeni bir Hitman hikayesinden çok ilk oyunu tekrar oynadık gibi oldu. Çünkü ilk oyunda yer alan Hong Kong görevlerini resmen tekrar yapıyoruz. Hikaye bulamadılar da ondan mı böyle yaptılar bilmiyorum ama ben dahil o dönemde pek çok Hitman hayranının kalbini kırdılar.
Oyunda 47 olarak yaralı ve karanlık bir otel koridorunda ilerliyoruz. Koridoru geçip odaya vardığımızda ise bayılıyoruz. Açılış videosu bu şekilde. Daha sonrasında ise hayal görüyoruz ve az önce belirttiğim gibi ilk oyunun görevlerini tekrar yapıyoruz.
Amaç neydi bilmiyorum ama çok da çekici olmamıştı. Bu arada bu söylediklerim sizi yanıltmasın, çünkü oyun dünyasının ileri gelenlerinden yüksek puanlar almayı başardı. Sanırım ben aynı görevleri tekrar yapmayı çok abarttım.
Hitman: Blood Money | Rakiplerle Kıran Kırana Mücadele!
İlk giriş aşamasında takım elbiselerimizi çekip kurumsal suikastçı olduğumuzu söylemiştim. Bağlı olduğumuz şirketin adı ise International Contract Agency. Biz işimize gücümüze bakarken hiç etrafımızda olanları görmüyoruz. Tek derdimiz verilen görevi yapıp akşam eve aç dönmemek. Fakat tüm bunlar olurken rekabet buraya da sıçramış ve bize rakip firmalar ortaya çıkmış.
Normal bir sektörde göreceğimiz billboard reklamları ve ticari anlamda bir savaş maalesef burada pek mümkün değil. Ticari anlamda savaştan çok gerçek anlamda bir savaş çıkıyor iki firma arasında. “Biz çok iyiyiz!”, “Asıl biz daha iyiyiz!” demek yerine silahlar konuşuyor ve iki firma ajanlarını sahaya sürerek savaşı başlatıyor. Yani artık hem avcı hem de av konumundayız. Biraz John Wick’i hatırlattı değil mi?
Serinin en dikkat çeken oyunlarından birisi kendisi. Oldukça da çok beğenildi. Hatta 2004 yılında çıkan Hitman: Contracts’e göre bir yıl sonra çıkmasına rağmen çok daha iyi bir oyun olduğunu söyleyebiliriz.
Hitman: Absolution | Sessizliğin Ardından
Daha önceden görevler aldığımız Diana bağlı olduğumuz teşkilatı açığa çıkarıyor. Tabii bunu öğrenen Teşkilat ise hemen bize yeni bir kontrat vererek Diana’yı öldürmemizi istiyor. Çekiyoruz silahı ateş ediyoruz Diana’ya ama öldürmek için değil. Çünkü bu işin altında bir bit yeniğinin olduğunu fark ediyoruz. Yoksa koskoca Hitman ateş ettiğini öldürmeden bırakacak değil ya.
Yerde yatan Diana bize Victoria adındaki kızı Teşkilat’tan uzak tutmamızı söylüyor. Alıyoruz Victoria’yı götürüyoruz yetimhaneye. Orada Kuşçu adındaki adam bize yardımcı olacak. Bu bahsedilen Kuşçu da çıkarcılığı ile öne çıkıyor.
“Rakibim olan Kral lakaplı adamı ortadan kaldır ben de sana Victoria hakkında bilgi vereyim.” diyor ve biz de merak ettiğimiz için kabul ediyoruz. Bu arada Diana’yı vurduk diye de çok pişmanız. Sırf bu yüzden kafamızın arkasındaki dövmeyi kazıyoruz. Teşkilat ile tamamen yolları ayırdığımızın da bir göstergesi oluyor bu.
Bu arada Victoria’yı da tam olarak kurtarmış değiliz. Peşinde bir dünya adam var. Bir biz kaçırıyoruz bir onlar. Tabii ki onların niyeti farklı. Bu konuda spoiler vermek istemiyoruz. Ama başlarda duygusuz dediğimiz Hitman’in giderek duyguları olan bir adama dönüşmesini izliyoruz.
Bu zaman içerisinde Hitman serisi oyunlarından birisini denemek isterseniz 2012 yılında çıkan Hitman: Absolution’ı tavsiye edebilirim. Hem grafikleri ile hem de hikayesi ile daha çok tatmin eden “eski nesil” Hitman oyunlarından birisi.
HITMAN | Yeni Bir Dönem Başlıyor
Bildiğiniz gibi oyun dünyası içerisindeki oyunlar genel olarak belli bir süreden sonra radikal kararlar alıp oyun tarzlarını biraz değiştiriyorlar. Buna en güzel örneklerden birisi Assassin’s Creed serisi diyebiliriz. Çünkü Origins, Odyssey ve Valhalla ayrı bir seri iken Origins öncesi de ayrı bir seri olarak karşımıza çıkıyor. İşte bu durum Hitman serisi için aynen geçerliliğini koruyor.
Tarihler 2016 yılını gösterdiğinde yeni bir Hitman serisi karşımıza çıkıyor. Üstelik dümdüz Hitman adı ile. Ne bir ek isim ne de bir oyun sayısını gösteren ibare var. Bu aslında bize yeniliği işaret eden ilk kısımdı. Peki yeni Hitman serisi ne sunuyordu?
Burası çok saçma geliyor olabilir ama dizi formatında bir oyun sundu bize. En azından başlangıç aşamasında. Firma içerisinde bunu düşünen kimse tebrik etmek lazım çünkü oyun satışları bu fikri atan yüzünden yarı yarıya azaldı.
Bölüm bölüm oyunu satma düşüncesi ile beraber gerçek Hitman fanları bu duruma tepkisiz kalmadı ve oyunu ilk çıktığı tarihlerde almadılar. Daha sonrasında bütün bölümleri tek bir paket halinde sattıklarında satışlar daha da arttı. Tabii indirime girmesi de önemli bir konuydu.
Biraz da oyunun hikayesine bakalım. Oyunda görevleri aldığımız ICA, gizli bir örgüt ile savaş haline giriyor. Biz de gelen suikast kontratlarını uygulamakla yükümlüyüz. Sonuçta Hitman biziz, işimiz bu. Bu arada şunu söylemeden geçemeyeceğim, Ajan 47 ne yedi ne içti bilmiyorum ama biraz gençleşmiş. En azından Hitman: Absolution oyununda biraz daha yaşlıydı.
Oyunun bir ilginç yanı ise zorluk seviyesinin olmaması. Yani siz ilerliyorsunuz oyun size göre seviye ayarlıyor. Bir yandan iyi bir yandan kötü. İyi yanı 90’lı yıllardan kalma basit oynanışları bize sunmuyor. Kötü yanı ise bazen sinir edecek kadar zorluyor.
HITMAN II | Girmediğimiz Yer Yok!
Hitman’in yeni nesil oyunlarından olan Hitman II ile girmediğimiz yer kalmıyor. Bir bakıyorsunuz yarış pistinin Padok alanındayız, bir bakıyorsunuz cennet gibi güzel tatil mekanlarındayız. Bir bakmışsınız herkesin maskeli olduğu toplantılardayız. 2018 yılında çıkan oyunda anlayacağınız her yerdeyiz!
Üstün suikast yeteneklerimizi yine konuşturuyoruz. Hatta yeri geliyor peluş ayı ile yeri geliyor somon balığı ile yapabiliyorsunuz. Oyun bu konuda bambaşka bir noktaya geçiyor desek yeridir. Yani elimize geçen her şeyi suikast için kullanabiliyoruz. Peki ya hikaye ne durumda?
Önceki Hitman serisi oyunlarında hikaye daha ön planda olan bir faktördü. Ajan 47’nin gizemli geçmişi, kontratını aldığımız kişilerin hikayesi derken baya bir sürükleyici olabiliyordu. Fakat HITMAN II için bu maalesef geçerli değil. Yani ben en azından geçmiş ile bağlantılar olur diye düşündüm ama firma ne gerek var demiş adeta.
Sahne aralarında sinematik görüntüler çıkıyor, gerçi sinematik demeye de bin şahit ister ama olsun. Bunları da görünce anladım ki yeni nesil Hitman oyunları hikayeye çok önem vermiyor. Daha çok yaratıcı bir şekilde adam öldürelim istiyorlar. Açıkçası bu da eskisi gibi tat vermiyor.
HITMAN III | Kopya Gibi Ama Değil
HITMAN III, 2021 yılının hemen başında piyasaya girdi. Ben bir Hitman hayranı olarak yine çok heyecanlandım ve oyunu hemen oynamak istedim. Fakat almadan önce biraz incelemek istedim. YouTube’da birkaç oynanış videosu izledim ama çok spoiler yememek için ucundan baktım. Sonra gittim oyunu satın aldım. Oyunu bilgisayara kurup ilk bölümü oynadığımda şunu dedim kendi kendime: “Acaba ben daha önceden bu oyunu oynadım mı?”
Ne kadar saçma değil mi? Yeni aldığım oyun bana bunu sorgulattı. Tamam daha önceden Hitman: Contracts oyununda buna benzer bir şey yaptılar ama bu daha da farklı. Sanki aynı görevleri tekrar yapıyormuş gibi bir his veriyor.
Dejavu hissinin tavan yaptığı bir oyun olmuş. Yine de yılmadım ve biraz daha devam ettim. Bazı bölümlerde kopya olmadığını anladım fakat oyun beni çok sarmadı. Hatta açık ara bu zamana kadar oynadığım en sıkıcı Hitman oyunu diyebilirim. Evet Hitman: Contracts dahil.
Oynanış ve grafik konusuna da değinelim. Oyun kontrolleri açısından bakarsak diğer Hitman oyunları göre çok bir fark yok. Görseller konusunu ele alacak olursak muazzam. Çok güzel görüntü kalitesine sahip. Fakat hikaye için aynı güzel şeyleri söylemek mümkün değil. Yani Ajan 47 bu kez mutlu etmedi.
Ne Oldu Sana? Ne Oldu Böyle?
Hitman ilk çıktığı yıllarda farklı oyun formatı ve hikayesi ile büyük bir hayran kitlesine sahip oldu. Yıllar içerisinde de kendisini geliştirdi. Son üç oyunu baz alacak olursak bu oyunlarda da görsel anlamda kendini geliştirdiğini söyleyebilirim. Fakat hikaye konusunda maalesef bütün oyunlar için bunu söylemek mümkün değil.
Bana göre Hitman serisi Absolution oyunu ile zirveyi gördü, HITMAN III ile dibi gördü. Üstelik son çıkan üç oyun serinin en pahalı oyunları. Fakat ben bu kadar parayı hak ettiğini düşünmüyorum. Yine de şunu söylemekte fayda var, bu görüşlerim bu zamana kadar bütün Hitman oyunlarını oynayanlar için geçerli olacaktır. Eğer ki hiçbir Hitman oyununu oynamadıysanız ve sıfırdan başlamak istiyorsanız o zaman işin rengi değişir.
Oyun serisine hiç bulaşmayanlar sıfırdan başlarsa çok sıkılacaktır. Bu nedenle benim tavsiyem seri bazında bakmayacaksanız Hitman: Absolution oyununu oynayın ve seriyi bırakın. Diğerlerine bakmanıza bile gerek yok. Çünkü hem grafikleri hem oynanışı hem de hikayesi ile en iyi Hitman oyunu budur.
Fakat bir seri yapmayı planlıyorsanız ve Hitman serisi oyunlarına dair çok fazla bir bilginiz yoksa o zaman son çıkan üçlemeyi alıp oynayabilirsiniz. Herhangi bir beklentinizin olmaması oynanış açısından sizi daha da mutlu edecektir.
Yani şöyle kısaca özetleyecek olursak Hitman serisi ilk oyunla beraber muhteşem bir çıkış yaptı ve Absolution’a kadar “Vay be, oyun nereden nereye geldi ya.” dedirtecek kadar güzel bir grafik izledi. Sonrasında ise geçmişimizi aramaktan çok “Acaba muz ile suikast yapabilir miyim?” moduna dönüştü. Hitman’in yükselen grafiği anlamsız bir düşüşe geçti.
Sizlere daha önceden GTA serisi, Max Payne serisi ve Call of Duty serisi için de “Nereden Nereye Geldi?” içerikleri hazırlamıştık. Onları da okumanızı tavsiye ederiz. Peki siz Hitman oyunları hakkında neler düşünüyorsunuz? Yorumlar kısmında bizimle paylaşabilirsiniz.