Gelecek Teknoloji ile İlgili Filmler – 2023

Gelecek teknoloji ile ilgili filmler, sinemaseverler tarafından son zamanlarda oldukça ilgi gören yapımlar arasında yer alıyor. İşte, sizler de gelecek teknoloji ile ilgili filmler izlemek istiyor fakat ne izleyeceğinize karar veremiyorsanız, sizler için hazırladığımız listeye göz atabilirsiniz.

Genel olarak gelecek, özelde ise gelecek teknoloji, insanoğlunun merak sardığı ve üzerine teoriler ürettiği konular arasında başı çekiyor. Böyle olmasına hiç şaşmamak gerek. Çünkü şimdilerde üretimden tutun da sağlık, eğitim, finans gibi birçok alanın merkezinde teknoloji yer alıyor. Her sektör dijitalleşme yolunda radikal adımlar atıyor.

Hal böyle iken, insan geleceğin teknolojisinin nasıl olacağını düşünmeden edemiyor. Hele ki bu konu hakkında ortaya atılan kehanetler git gide bu konunun bir merak unsuru haline gelmesini güçlendiriyor. Gelecek teknoloji, insanlık için bir tehdit oluşturuyor mu? Yoksa, geleceğin teknolojisi insanlığın refahını artıracak mı?

Öte yandan, teknolojiden faydalanmanın büyük ölçüde ekonomik güce bağlı olması kafaları karıştıran başka soruları da beraberinde getiriyor: Teknoloji, ekonomik gücü elinde bulunduran kesimin çıkarına mıdır? Teknolojiye erişimi olmayanların büyük bir çoğunluğu oluşturduğu düşünüldüğünde, teknolojinin kullanımı varsıl ve yoksul kesim arasında yarığı derinleştirebilir mi?

İşte, çok çeşitli çıkmazlara yol açan gelecek teknolojinin nasıl olacağı konusu sinemanın da nemalandığı temalardan biri. Böylelikle, sinema sektörünün yukarıdaki sorulara cevap niteliği taşıyan birbirinden renkli senaryoya imza attığını söylemek mümkün. Gelin, hep beraber sizler için hazırladığımız gelecek teknoloji ile ilgili filmler listesine göz atalım.

Gelecek Teknoloji ile İlgili Filmler

Bir önceki film listemizde sizler için yapay zeka konulu filmleri derlemiştik. Şimdi ise gelecek teknoloji ile ilgili filmler listemiz ile karşınızdayız. Listede yer alan filmler herhangi bir ölçüte göre sıralanmamış olup rastgele dağıtılmıştır. Ancak listedeki her filmin akıcı ve teknoloji ile iç içe olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Keyifli okumalar dileriz!

Avatar

Avatar, dünya çapında tüm zamanların gişe hasılat rekorunu kıran 2009 yılı, ABD yapımı bilimkurgu filmidir. Yapımın senaryosu ve yönetmenliği üstlenen kişi ise Titanic ve Terminatör gibi yapımlarıyla tanınan James Cameron.

Bu yapıtıyla seyirciyi yaratıcı bir gelecek tasvirinin yanı sıra, adeta bir görsel şölenle buluşturuyor. Film 83. Akademi Ödülleri’nde 3 ödül alıyor. Yapım, bu ödülleri kullanılan ileri ses ve görüntü teknolojilerine borçlu. Seyircilerle buluştuğu dönemde uzun süre dillerden düşmediğini de aktarmak gerek.

Filmin konusuna gelecek olursak, ilk olarak filmin 2154 yılında geçtiğini belirtmekle giriş yapalım. 22. yüzyılda artık dünyada kaynaklar tükenmiştir. Bu açıdan, filmdeki gelecek tasvirinin karanlık olduğunu söylemek mümkün.

Böyle olmasına rağmen, gelecek teknolojileri bakımından insanlığın üst düzey bir teknolojiye ulaştığı görülüyor. Şöyle ki: Dünya yaşanılabilir bir gezegen olmaktan çıkınca, insanlık yeni bir gezegen bulmak için kolları sıvıyor. Askeri bir şirket olan RDA ise Pandora adlı bir gezenin varlığından haberdar.

Pandora, olağanüstü doğal zenginliklere sahip ve halkın doğayla uyumlu bir şekilde yaşadığı bir gezegen. Burada yaşayanlar ise insansı görünümlü ve mavi tenli Na’vi halkı. Halk, Eywa adında bir ana tanrıçaya sahip. Bu halk kendilerine tehdit unsuru oluşturan bir durum olmadıkça barışçıl bir toplum.

İşte, askeri şirket, Pandora’da yaşayan halkı ve buradaki kaynakları gözlemlemek amacıyla, Avatar adlı bir sistem kuruyor. Bu sistem ileri bir teknolojiye sahip. İnsanların sinirsel bağlantı aracılığıyla kontrol ettiği, yarı Na’vi yarı insan bedeninde olmalarına olanak tanıyan bir teknoloji.

Yarı felçli ve eski bir deniz piyadesi olan Jake Sully ise gönüllü olarak programa dahil olmak ister. RDA bu teklife pek sıcak bakmasa da kabul eder. Böylelikle Jake, daha önce kardeşi için tasarlanan avatar sürücüsünde yaşamaya başlar. RDA’nın başkanı Sully’e halkın içine sızıp Yuva Ağaç hakkında bilgi toplaması koşuluyla, bacaklarına çözüm bulabileceğini söyler. İlerleyen süreçte Sully, Pandora halkıyla kaynaşır. Hatta Na’vi prenseslerinde Neytiri’ye aşık olur. İşte böylece görsel bir şölen ve romantizmin yanına fantastik bilim-kurgu ögeleri eklenmektedir.

Passengers

Oldukça ilginç konusuyla dikkatleri üzerine çeken Passangers’ın IMDb puanı 10 üzerinden 7 olarak ifade ediliyor. Yönetmen koltuğunda Morten Tyldum’un oturduğu yapım, 2016 yılında sinemaseverlerle buluşmuştu.

Eleştirmenler tarafından tam olarak ne kötü ne de iyi yorumlar aldığını söyleyemeyeceğimiz yapımın izlemeye değer olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Onu izlemeye değer kılan başta söylediğimiz gibi, ilginç konusu.

Film, gelecekte doğal kaynakların tükenebileceği senaryosu üzerine, gönüllü olarak 5000 kişinin Homestead II adlı gezegene koloni kurmak amacıyla yolculuğa çıkmalarını konu alıyor. Yolcular ışık hızının yarı süratiyle yol alan Avalon adlı uzay gemisiyle 120 yıl boyunca yolculuk edeceklerdir.

Böylelikle, yolcular 120 yıl sürecek olan yolculuklarını geminin içinde bulunan uyku kapsüllerinde geçireceklerdir. Sistem onları varıştan dört ay önce uyandıracaktır.

Fakat yolculuktan 30 yıl sonra uyku kapsüllerinden birinde arızalanma oluyor. Jim Preston isimli adam hedefe varıştan 90 yıl önce uyanıyor. Preston kendi dışında kimsenin uyanık olmadığını görünce hayrete kapılıyor. Kapsülün bozulduğunu anlayınca bunun nedenini araştırmaya koyuluyor.

Bu duruma çare bulamayan Preston’un gemide konuşabileceği tek kişi ise yemek alanında barmenlik yapan yapay zekaya sahip bir robot. Aradan günler, aylar geçiyor. Bir süre sonra yalnızlıktan ve çaresizlikten bunalan adam, kapsülde uyuyanları uyandırmanın bir yolunu buluyor.

Ancak bu onu vicdani açıdan birtakım sorgulamalara itiyor. Ya yalnızlığına son verecek ya da ömrünün bitimine kadar tek başına gemide ölümü bekleyecek. Ancak Preston birini uyandırırsa, o kişinin kaderini belirleyeceğinin de farkında.

Çaresiz adam, nihayet bir karara varıyor. Daha fazla yalnızlığa katlanamayan adam birini uyandırmaya karar veriyor. Daha önce gemideki kişileri tanıtan videoyu izleyen adam yazar olan Aurora’nın kapsülünü bozuyor. Olaylar tam da bu noktada patlak veriyor. Çünkü Aurora’nın onu uyandıran kişinin Preston olduğundan haberi yok. O, uyku kapsülünün arıza nedeniyle bozulduğunu düşünüyor.

Anlaşıldığı üzere, filmin bilim-kurguya eklemlenen romantik konusuyla geleceğin teknolojisi hakkında derinliğe sahip olmadığını söylemek mümkün. Ayrıca, yapım yer yer mantık hatalarına yer veriyor olsa da dikkat çekici konusu nedeniyle izlemeye değer!

Gamer

Gamer, eleştirmenlerin iyi ya da kötü not verme konusunda çelişkide kaldığı yapımlardan bir diğeri. Böyle olmasına rağmen, geleceğin teknolojisinin ürkütücü boyutlarını online bir oyun üzerinden ele alan yapım oldukça dikkat çekici.

2009 yılında gösterime giren filmin senarist ve yönetmenliği Mark Neveldine ve Brian Taylor ortak olarak üstleniyor. Yapımın IMDb puanı 10 üzerinden 6.

Öncelikle, filmin bizler için yakın gelecek olan 2034 yılında geçtiğini belirtelim. Tarihler 2034’ü gösterdiğinde insanların bir başka insanın gözünden görmesine ve başka insanların davranışlarını kontrol etmesine olanak tanıyan nanit teknolojiyle karşılaşıyoruz.

Filmde, bu teknolojiyi bulup dünyanın en zengin insanı olan kişi Ken Castle adlı bir yazılımcı. O, Nanex adını vermiş olduğu bu ileri teknolojiyi geliştiriyor. Bu teknolojiyi de Society adını verdiği bir oyuna entegre ediyor.

Bu oyunda, oyuncular oyunun içinde yer alan canlı oyuncuları manipüle etme yeteneğine sahip. Başka bir deyişle, oyuncuların avatarları canlı birer insan.

Bu oyunun bir parçası olan Slayers adlı oyunda John Kable Tillman adlı bir adam ise en yüksek skoru getiren bir savaşçı. Kable’ı kontrol eden ise zengin bir ailenin çocuğu ve aynı zamanda o çağın ünlü starı Simon.

Filmde bir de Humanz adlı bir grup var. Bu grubun amacı, Ken Castle’ın kirli çamaşırlarını ortaya dökmek. Çünkü insanlar onun yarattığı teknolojinin hangi amaca hizmet ettiğinin farkında değil. Bu yüzden grup, Ken’in katıldığı bir programın yayınını hackler.

Onun amacının temelde insanların iradelerini tamamen devre dışı bırakmak olduğunu açıklar. Aynı zamanda onlar Society oyununun içine sızar ve programı bozar. Castle ilk başta onları pek dikkate almaz, ta ki Kable adlı oyuncunun üst üste aldığı galibiyetler yankı uyandırana kadar.

Bunun üzerine Ken, bir terslik olduğunu fark eder ve duruma el atmaya karar verir. O, Kable’ın can sıkan başarısının önüne geçmek için oyuna bir hapishane mahkumu sokar. Böylelikle, oyun yeni bir boyut kazanır. Eğer, zihin kontrol teknolojisi konusuna meraklıysanız, Gamer tam da sizler için!

Oblivion

Oblivion, aksiyon ve bilim-kurgunun birbirine harmanlandığı ve yönetmen Josep Kosinki’nin çizgi romanından uyarlama bir yapım.

Filmin hikâyesi, 2077 yılında geçiyor. İnsanlık, uzaylılarla nükleer silahların kullanıldığı bir savaşa giriyor. Bu savaşı insanlık kazanmış olsa da dünya yaşanılmaz bir yere dönüşüyor. Kendini savaştan kurtarabilenler bir araya gelip Satürn’ün uydusu olan Titan’a yerleşiyor.

İnsanlar gerek duydukları enerjiyi ise dünyadan aldıkları suyla sağlıyorlar. Filmin baş kahramanı ve insansız hava araçlarının bakımından sorumlu Jack Harper bu savaştan haberdar. Ancak onun ilişki yaşadığı iletişim subayı, Vica ile hafızaları güvenlik nedeniyle siliniyor.

Böyle olmasına rağmen, Jack sürekli geçmişe dair silik olaylar anımsıyor. O, rüyalarında bir kadın görüyor. Bu rüyalara anlam verememekle beraber, insanların savaşı kazanmasına rağmen neden dünyada yaşamadıklarını merak ediyor.

Bir gün Vica ile beraber son görevlerini yapmak üzere dünyaya giden Jack, 60 yıl öncesine ait bir araç buluyor. Aracın içindeki kapsüllerin birinde sık sık rüyalarına giren kadının olduğunu görüyor. Vica’nın onun bu olayın peşine düşmemesi gerektiği yönündeki ikazlarına kulak asmıyor.

Bu olayın üstüne düşen Jack, gerçeklerle yüzleşmek için elinden geleni ardına koymuyor. Geleceğin dünyasına dair karanlık bir tasvir sunan Oblivion, gelecek teknoloji ile ilgili filmler arasında yer alıyor. Yapımın IMDb puanı ise 10 üzerinden 7.

Minority Report

2002 yılına damga vuran filmler arasında yer alan Azınlık Raporu, gelecek teknolojisi ile ilgili filmler arasında orijinal konusuyla ön plana çıkıyor. Yönetmenliğini Steven Spielberg’ün üstlendiği yapım, Philip K. Dick’in aynı adlı kısa hikayesinden uyarlama.

Filmin konusu 2054 yılında geçiyor. Geleceğe dair sıradan bir yaşamı gözler önüne koyan filmde, ileri teknolojik ürünler arasında fütürist taşıtlar, etkileşimli dergiler, havada uçan araçlar yer alıyor. Minority Report’un gelecek konulu filmlerden işleniş yönü bakımından ayrı bir yerde durduğunu söylemek mümkün. Çünkü filmin gelecek tasviri seyirciye gelecekte pek de bir farkın olmadığını ama kaydedilen teknolojik ilerlemeden faydalanabileceğimiz mesajını veriyor.

Teknolojiden ileri düzeyde faydalanabileceğimiz alanlardan biri ise güvenlik. Buna göre, Minority Report cinayet olaylarının öngörülebildiği ve durdurulabildiği bir çağ düşünmemizi istiyor. Artık cinayetler önceden biliniyor ve zanlıya suçu işlemeden müdahale etmek mümkün.

Bu işi yapan, Adalet Bakanlığı’na bağlı “Pre-Cogs” adı verilen suç önleyici organizasyon. Onlar, hem psişik birtakım güçlere sahip hem de ileri teknolojik aygıtlardan faydalanan görevliler. Şef John Anderton ise Pre-Cogs oluşumunun en gözde ismi. Başarılarıyla kendini kanıtlamış ve adını bir numaraya yazdırmış olan suç önleyici.

Bir gün, yeni bir görev alan bu adam suçluyu yakalamak için harekete geçiyor. Fakat sistemin şüpheli ilan ettiği ismin kendisi olduğunu gördüğünde büyük bir şaşkınlığa uğruyor. Tom Cruise’un başrolde yer aldığı yapım, bilim-kurgu ve aksiyonu bir arada görmek isteyen film meraklılarına göre! Filmin IMDb puanı ise 10 üzerinden 8,4.

Blade Runner 2049

Blade Runner 2049, 1982 yılında vizyona giren Blade Runner filminin 30 yıl sonrasında geçen bir devam filmidir. Oldukça beğenilen Blade Runner 2049’un yönetmenliğini Denis Villeneuve yaparken, senaryosunu Hampton Fancher ve Michael Green yazmıştır.

Filmde 2049 yılında replikantlar yani insan kopyası olarak üretilen köleler var. Ryan Gosling’in canlandırdığı K karakteri de bir “Blade Runner” olarak, replikantların insanlar tarafından üretildiği bir dünyada görev yapan bir replikanttır. K, bir replikantın insanlarla çocuk yapabileceği gerçeğine dair bir ipucu keşfeder. Keşfettiği bu ipucu, onu kayıp bir replikant çocuğunu bulma görevine götürür.

Film, Blade Runner’ın konusunu takip ediyor ve distopik bir gelecekteki yapay zeka, insan yapımı varlıklar ve insan-doğa ilişkileri hakkındaki çeşitli teoriler üzerine kurgulanmıştır. Görsel açıdan oldukça kaliteli sahneler içeren filmde kaliteli müzik tercihleri de yer alıyor. Ayrıca filmin oyuncu kadrosunda, Ryan Gosling ve Harrison Ford’un yanı sıra Jared Leto, Robin Wright, Dave Bautista, Ana de Armas ve Sylvia Hoeks gibi isimler yer alıyor. 8/10 IMDb puanı bulunan bu film, gelecek teknolojilere ilgisi olan kişilerin kesinlikle izlemeleri gereken filmlerden birisidir.

Elysium

Geleceğin teknolojisi ile ilgili karamsar kehanetlere örnek teşkil eden bir başka yapım Elysium. 2013 yılı ABD yapımı filmin yönetmen koltuğunda Neill Blomkamp oturuyor.

Filmin hikâyesi uzak gelecek olan 2154 yılında geçiyor. Bu yapım da gelecek teknoloji ile ilgili birçok film gibi, gelecekte doğal kaynakların tükendiği varsayımı zemininde konuya giriş yapıyor. Ancak onlardan farklı olarak, bu durumun ve ileri teknolojinin insanlığı iki sınıfa ayırdığından söz ediyor.

Buna göre gezegende artık iki sınıf mevcut: Bir yanda ileri teknolojiden nemalanan ve refah içinde yaşayanlar, diğer yanda ise sefalet içinde yaşayanlar. Refah içinde olan sınıf, Elysium adlı uzay istasyonunda yaşıyor. Geriye kalanlar ise sefalet ve kaos içinde dünyada yaşamaya devam ediyorlar.

İki sınıf arasında yapılan anlaşmaya göre, Dünya’dan Elysium’a geçiş kesinlikle yasak. Ancak anlaşma, Dünya’da yaşayan ve bir robot fabrikasında çalışan Max’in bir hastalığa yakalanmasıyla bozuluyor.

Aslında Max’in küçüklükten beri hayali Elysium’da yaşamak. Ancak Max orada yaşamayı hak eden sınıfın bir üyesi değil. Ne yazık ki, bu isteği bir hayalden öteye geçemiyor. Robot fabrikasında çalışan adam bir gün aşırı radyasyona maruz kalması nedeniyle, çok kısa bir ömrünün kaldığını öğreniyor.

Dünyada ise onun medikal ihtiyacını karşılayacak bir ilaç yok. Ancak ileri teknolojiye sahip olan ve her türlü medikal malzemenin bulunduğu Elysium’da istediği ilaç mevcut. Bunu bilen Max, gözünü karartıyor ve oraya gitmeye karar veriyor.

Max’in bu kararı yalnızca bireysel bir karar olmaktan öteye gidiyor, tüm insanları ilgilendiren bir meseleye dönüşüyor. İşte, geleceğe dair distopik bir dünya tasvirinde bulunan yapım eleştirmenlerden tam not almamış olsa da sınıfta kalmıyor. Filmin IMDb puanı 10 üzerinden 6,6.

Hafta sonunu kendini çok yormadan izleyecekleri bir filmle geçirmek isteyenler için Elysium iyi bir seçenek olabilir.

Looper

Looper, senaristliğini ve yönetmenliğini Rian Johnson’ın üstlendiği, 2012 yılı ABD yapımı bilim-kurgu. Filmin IMDb puanı 10 üzerinden 7,4.

Gişede istenilen başarıyı yakalayan filmin, diğer filmlere nazaran geleceğe dair daha gerçekçi bir yaklaşım sunduğunu söylemek mümkün. Filmde ileri teknolojinin ürünlerine geniş yelpazede yer verilmediğini söylemem sizleri hayal kırıklığına uğratmasın.

Çünkü filmde, hemen hemen herkesin ilgisini çektiğini söyleyebileceğimiz zaman makinesiyle karşılaşıyoruz. Bu kez yolculuk yaptığımız gelecek tarih ise 2074 yılı.

Bu dönem her ne kadar zaman makinesi teknolojisi insan hayatına dahil olsa da devletler tarafından kullanımı yasaklanıyor. Bu teknolojiyi elinde tutup ondan faydalanan grup ise yasa dışı çeteler.

Bu teknoloji aracılığıyla, çeteler tarafından öldürülmesi istenen kişiler 30 yıl öncesine gönderiliyor. Geçmiş tarihte çeteler adına çalışan ve Looper adı verilen kişiler ise iş bitirici. İşte, filmin baş kahramanı Joe çetelerin en gözde suikastçisi.

Bir gün Joe’ya yeni bir görev geliyor. Otuz yıl öncesine gidiyor ve çete tarafından öldürülmesi istenen kişinin kendisi olduğunu görünce işler karışıyor. Hikayesiyle, ucundan da olsa Minority Report’u andıran yapım, gerçekçi bilim-kurgu ve aksiyon sevenler için izlemeye değer!

Children of Men

IMDb puanı 10 üzerinde 7,9 olan Children of Man, seyirciye dozunda bilim-kurgunun yanına eklemlenen gerilim dolu dakikalar yaşatıyor. Alfonso Cuarôn’un yönetmenliğinde olan yapım, P.D. James’in 1992 yılında yayımladığı aynı adlı kitapta uyarlama. Bu noktada, film ve kitap arasında bazı farklılar olduğunu söylemek mümkün.

Örneğin, kitapta hikaye gelecek zaman olarak 2021 yılında geçiyor. Filmde ise 2027 yılında geçiyor. Filmin 2006 yılında vizyona girdiği düşünüldüğünde, bu değişiklik oldukça makul görünüyor.

Gelelim, filmin konusuna. Öncelikle, işe filmin oldukça özgün bir senaryoya sahip olduğunu söylemekle başlayalım. Takvimler 2027’yi gösterdiğinde, kadınlar nedeni belli olmayan bir sebepten ötürü doğurganlık özelliklerini yitiriyorlar. Bu nedenle, en küçük yaşta olanlar 18 yaşında.

Ayrıca, dünyada yine kaynakların tükendiği varsayımıyla karşılaşıyoruz. İngiltere ise dünyanın en sağlıklı kalan tek ülkesi olarak karşımıza çıkıyor. Hal böyle olunca, insanlar akın akın İngiltere’ye göç ediyor.

Ancak kıtlık ve kaynak yetersizliği yetmezmiş gibi, mülteci sorunu ve ırkçılık ayyuka çıkmış durumda. Dünya bir nevi kaos içinde. Filmin baş kahramanı Theo Faron ise bu kaos içinde yaşayan insanlardan biri. Mültecilere yardım eden bir terörist grubunun başı olan eski eşi Theo’dan yardım istiyor. İstediği yardım ise iki mülteciyi başka bir yere götürmesi.

Para karşılığı teklifi kabul eden Theo’nun bu seçimi onu bambaşka olaylarla karşılaştırıyor. Mültecilere yardım için harekete geçen Theo, onlarla birlikte yolda saldırıya uğruyor. Ardından, onlarla birlikte kaçıyor ve bir gurubun yanına yerleşiyor.

Burada kaçak göçmenlerden biri olan Kee adlı kadının hamile olduğunu öğreniyor. Faron, bu olay karşısında oldukça umutlanıyor. O, kadının “insan projesi” adlı gruba teslim edilmesi gerektiğini öğreniyor.

Orada çıkan çatışmanın ardından Theo, kadını yanına alıyor. Ancak İngiltere’de yaşanan kaos ortamı onun bu zorlu görevi yerine getirmesi noktasında güçlükler çıkarıyor. Theo ve Kee ordu, çete ve mülteciler arasındaki savaşın ortasında kalıyor.

Kapitalist sistemin çarpıklığını ve ırkçılık sorununu geleceğe dair sunduğu distopik dünya içinde ele alan yapım, gelecek temalı filmler arasında özgün bir yere sahip.

The Martian

Andy Weir’in aynı adlı romanından uyarlama olan yapımın yönetmen koltuğunda Ridley Scott oturuyor. 2015 yılı yapımı olan filmin konusu ise yakın bir gelecekte, 2035 yılında geçiyor. Ares III mürettebatı Melissa Lewis adlı kadının komutanlığında Mars’a gitmek için yola çıkıyor. Mars’a ulaşan ekip bir süre sonra toz fırtınasıyla karşılaşıyor.

Bu sırada, astronotlardan Mark Watnay’in giysisi deliniyor. Giysisi delinen adam fırtınanın da etkisiyle olduğu yerden ileriye sürükleniyor. Aynı zamanda ekiple iletişim kurduğu aracı da kaybediyor.

Komutan Melissa Lewis ise ekibini toplayıp görevi iptal etme kararı alıyor. Fakat onlar Mark Watnay’e ulaşamıyor. Bulunduğu yere gittiklerinde onu göremeyen ekip onun öldüğünü düşünüp dünyaya geri dönüyorlar.

Ancak sanılanın aksine, astronot Mark Watnay mucizevi bir şekilde hayatta kalmayı başarıyor. Bir şekilde Mars’ta hayata tutunmaya kararlı olan bu adam bir yolunu bulup dünyaya sinyal göndermeye çalışıyor.

İşte, Mark Watnay’in olağanüstü yaşam mücadelesini konu alan film, ortaya mükemmel bir iş koyuyor. Yapımın IMDb puanı 10 üzerinden 8.

Sunshine

Sunshine, kendisini dünyaca ünlü Slumdog Millionaire yönetmenliği Danny Boyle tarafından yapılan 2007 yılı İngiliz yapımı bilimkurgu. Filimin konusu ilginç olmakla beraber, yapımın kendi içinde çelişkiler taşıdığını söylemek mümkün. Bu çelişkilere rağmen, filmin izlemeye değer olduğunu söylemek mümkün. Filmin IMBd puanı ise 10 üzerinden 7,2.

Sunshine’ın hikâyesi 2057 yılında geçiyor. Takvimler 2057’yi gösterdiğinde Güneş artık dünyayı ısıtmakta yetersiz kalıyor. İnsanlık ise bu duruma bir çözüm bulma arayışında. Bu yüzden, bir uzay gemisi güneşe yollanıyor. Ancak henüz göreve başlamadan önce gemi başarısız oluyor. Geminin neden başarısız olduğu ise merak konusu.

7 yıl sonra, bir gemi daha göreve çıkıyor. Mürettebatın amacı şiddetli patlamalar yoluyla Güneş’i eski ısısına kavuşturmak. Mürettebattakiler bu yolcuğun bir dönüşü olmadığının farkında. Fakat gemi, daha önce ortadan kaybolan gemiyi bulmak amacıyla rotayı değiştiriyor.

Böyle yapmalarının nedeni, göreve çıkan ve bir daha haber alınamayan gemideki patlayıcıları alıp daha şiddetli bir patlama yaratmak. Bu noktada, film yeni bir boyut kazanıyor. Seyirci yalnızca güneşin eski ısısına kavuşup kavuşmayacağını değil, ilk geminin neden başarısız olduğu konusunda meraklanıyor.

Ready Player One

Gelecek teknolojileri ile ilgili bir film listesinde mutlaka yer alması gereken bir yapım da şüphesiz Ready Player One oluyor. Steven Spielberg gibi usta bir yönetmenin elinden çıkan film, özellikle son dönemde artış gösteren metaverse furyasını son derece başarılı bir şekilde işliyor.

Gelecek bir tarihte geçen Ready Player One, halkın belli bir kesiminin gittikçe fakirleştiği bir düzeni anlatıyor. Bir kesimin zenginliği artışı sürdürürken başka bir kesim yiyeceği yemeği bile bulamaz halde harabe ve dökük binalarda yaşıyor.

Halkın bu korkutucu gerçekten kaçması ise OASIS isimli bir platform sayesinde gerçekleşiyor. Bir sanal gerçeklik gözlüğü ile bağlanılan OASIS platformu, insanlara sanal bir kimlik ve hayat sunuyor. İşin can alıcı noktası gerçek dünya ile bu sanal evrenin iç içe geçmiş olması. OASIS’de kazanılan paranın gerçek dünyada da bir karşılığı oluyor.

Bu konuyu son derece eğlenceli ve sade bir şekilde ele alan Ready Player One kesinlikle izlemeniz gereken yapımlardan. Ayrıca filmde günümüz popüler kültürüne pek çok atıf yapıldığını da söyleyelim.

Sizler için hazırlamış olduğumuz, gelecek teknoloji ile ilgili filmler listemizin sonuna geldik. Hazırlamış olduğumuz listemize göz atarak gelecek teknolojileri konu alan ve sizlere hitap eden filmleri kolaylıkla tespit edebilirsiniz.

Teknoloji'den geri kalmamak için e-posta listemize abone olun!

Sürekli kendisini güncellemeye çalışan, araştırma yapıp edindiği bilgileri paylaşmayı seven bir teknoloji tutkunu.