İlk olarak 2007 yılında karşımıza çıkan Assassin’s Creed serisi toplamda 20 oyundan oluşuyor. Bunların 12 tanesi ana seriye, 8 tanesi ise yan seriye ait. Bu kadar uzun bir seriye sahip oyunun seneler içerisinde geliştiğini görmek çok güzel. Fakat hiç Assassin’s Creed oyunu oynamamış olanların kafasında bir soru işareti var. En iyi Assassin’s Creed oyunu hangisi?
Bu soruya yanıt vermek aslında hiç kolay değil. Çünkü Assassin’s Creed fanları bile tam olarak hangi oyunun en iyisi olduğunu söyleyemiyorlar. Bunun en temel sebebi, serinin her oyununun oldukça kaliteli olması.
Fakat biz, sizler için aralarında en çok ön plana çıkan oyunları seçtik. Listedeki oyunların sıralamasını, karışık olarak hazırladık. Eğer hazırsanız en iyi Assassin’s Creed oyunu hangisi gelin hep beraber inceleyelim.
İçindekiler
Assassin’s Creed
Serinin ilk oyununu, listeye eklemeden olmaz. Her ne kadar eski bir oyun olsa da bütün hikaye burada başlıyor. Oyun, 2007 yılında karşımıza çıktı ve son derece farklı mekaniklere sahip bir oyundu.
Assassin’s Creed oyunları bildiğiniz üzere tarihin belirli dönemlerinde geçiyor. İlk oyun bizi 3. Haçlı Seferi dönemine (1189-1192) götürüyor. Tarihte bu dönemde Selahattin Eyyubi, haçlıların elinden Kudüs’ü alıyor.
Sonrasında Avrupa’da bu olayı tersine çevirmek için hareketlenmeler başlıyor ve Üçüncü Haçlı Seferine karar veriliyor. Oyunda bizim amacımız Altair ile bu savaşa engel olmak. Tabii bunu kendi yöntemlerimizle yani suikastlarla halletmemiz gerekiyor.
Oyunda suikast yapmak o kadar kolay değil. Her suikast öncesinde bir plana ihtiyacınız var. Aksi taktirde ölüyorsunuz. Ayrıca bu suikastları yapabilmek için zaman zaman halktan yardım alıyoruz. Fakat bu yardımlar, çoğunlukla karşılıksız olmuyor. Halkın yardımları karşılığında, yeri geliyor ödeme yapıyoruz yeri geldiğinde ise işlerini hallediyoruz.
Suikastları yapmanın en önemli kısmı ise bunu bir gizlilik içerisinde yapmak oluyor. Zaten Assassin’s Creed serisinin belki de en önemli özelliği bu diyebiliriz. En azından Valhalla’ya kadar bu böyleydi.
Tabii bu durum da oyunu oynarken ayrı bir keyif veriyor. Çünkü oyun, temel olarak hem yetenek hem de zeka gerektiriyor. Dedim ya plan yapmalısınız diye, işte o tam da burada devreye giriyor. Çünkü suikastın düzenleneceği yere girişten suikast sonrası kaçışa kadar her şeyi düşünmeniz lazım.
Sonuç olarak en iyi Assassin’s Creed oyunu belki ilk oyun değil fakat her şeyin başladığı oyun olduğu için listeye eklemek istedik. Hemen bu aşamadayken artı ve eksilerine değinelim.
Oyunun en büyük artısı oldukça sürükleyici bir hikayeye sahip olması oluyor. Ayrıca oyun, oynanış açısından da çok zorlamıyor. Eksi kısmına bakacak olursak oyun, eski bir oyun olduğu için grafikleri en zayıf tarafı olabilir. Ancak oyun, buna rağmen bugün bile oynanabilir seviyede grafiklere sahip diyebiliriz.
Assassin’s Creed’in ilk oyununa Metacritic üzerinde 81 puan verilmiş. Ben de serinin ilk oyununa 7/10 vermeyi uygun buldum. Bu puanlamayı yaparken kesinlikle grafikleri göz önünde bulundurmadım.
Çünkü oyun, eski bir oyun olduğu için grafikleri göz önünde bulundurmak doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Benim puan kırdığım nokta bir süreden sonra sürekli aynı şeyleri yapıyormuş gibi hissetmekten kaynaklanıyor.
Assassin’s Creed II
Serinin ilk oyunundan iki yıl sonra Assassin’s Creed II piyasaya çıktı. Oyunda 15 ve 16.yüzyıla gidiyoruz. Yani oyun Rönesans dönemini konu alıyor.
Oyunda canlandırdığımız karakter ise Ezio Auditore da Firenze oluyor. Karakter, Assassin’s Creed serisi içerisinde en çok sevilen suikastçılardan birisi diyebiliriz. Hatta o kadar sevildi ki kendisini daha sonra çıkan oyunlarda da gördük.
En iyi Assassin’s Creed oyunu listesinde ikinci oyun kesinlikle yer almalı. Çünkü oyun, hikâyesi ile oldukça etkiliyor. Üst sınıf bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Ezio, yaşı ilerlediği zaman bir tapınakçı olan Uberto Alberti’nin babasını ve kardeşlerini idam ettiğine şahit olur.
İntikam yeminleri eden Ezio, tam tapınakçılara saldıracağı sırada amcası ile karşılaşır. Amcası, “Bu işler öyle olmaz, gel sana bir öğretelim” der. Amcasından suikast eğitimleri alan Ezio, yavaş yavaş pişerken bir dizi yeteneklere de sahip olmaya başlar. Bu yetenekler sayesinde İtalya’nın altını üstüne getirir ve tapınakçılarla mücadele etmeye başlar.
Tabii hikâye sadece bununla da sınırlı değil. Hikâyede, bir de ortada Apple of Eden (Cennetin Elması) olayı var. Bu, adeta Yüzüklerin Efendisi serisindeki yüzük gibi kıymetli. Bundan dolayı oyundaki herkes, “Apple of Eden benim olsun” derdinde.
Cennetin Elması’nın bu kadar değerli olması, yanlış ellere geçmesi durumunda olumsuz durumlara sebep olacaktır. Bu nedenle Ezio bir yandan tapınakçılarla mücadele ederken bir yandan da Apple of Eden’ın yanlış ellere geçmesini engellemeye çalışıyor.
Oyun, serinin bir önceki oyununa göre daha detaylı bir haritaya sahip. Ayrıca oyun, hikâye olarak da daha güzel diyebilirim. Bunun dışında oyunun oynanışı da çok zor değil. Tabii ilk başlarda eğitim kısımlarında bunalıp “ama yeter ya” diyebiliyorsunuz. Fakat oyun, dayanılamayacak kadar zor bir seviyede değil.
Bu arada oyun içerisinde Leonardo Da Vinci’den tutun da Niccolo Machiavelli’ye kadar ünlü isimleri görmek mümkün. Metacritic tarafından 86 puana layık görülmüş oyuna, ben de 8.5/10 vermeyi uygun buldum. Eğer hâlâ oynamadıysanız mutlaka ilk oyunu oynadıktan sonra oynayın derim.
Assassin’s Creed Brotherhood
Geldik Metacritic listesinde en çok puan alan Assassin’s Creed oyununa. Brotherhood oyunu ile karşımıza yine sevilen karakter Ezio çıkıyor. Ezio, Vatikan’daki sırrı çözmüş ve amcası Mario ile birlikte Monteriggioni’ye dönmüştür.
Artık her şey normale döndü diye eğlenmeye başlarlar. Geceyi Catherina ile birlikte geçiren Ezio sabah top atışı seslerini duyar. O sıralar surların sağlamlığını test etmek için sürekli top atışı olduğundan dolayı aldırış etmeyen Ezio, yanına bir topun düşmesi ile birlikte olayın ciddiyetinin farkına varır.
Patlamanın etkisiyle zırhı da parçalanan Ezio, düşmanların karşısına neredeyse savunmasız bir şekilde çıkar. Çatıya çıkıp neler olup bittiğini anlamaya çalışan Ezio, şehre saldıran kişinin Papa’nın oğlu Cesare Brogia olduğunu görür.
Cesare, Ezio’nun amcası Mario’yu yakalar. Tabii yakalaması ile birlikte Apple of Eden’a da ulaşmış olur. Amacına ulaşan Cesare, Mario’yu öldürür. Tam o sırada başka askerler de Ezio’yu omzundan vurur ama karakterimize bir şey olmaz.
Aileyi güvenli bir şekilde uzaklaştıran Ezio, Cesare’nin peşinden Roma’ya doğru yola çıkar. Burada temel amacı Cesare’nin kaynaklarını kesip onu güçsüz kılmak ve yeniden Apple of Eden’ı ele geçirmektir. Bunun dışında tabii ki bir yandan da amcasının intikamını almak istemektedir.
Yine bir intikam ve Apple of Eden serüveni içeren bu oyunda yok yok. Oyun her anlamda oldukça kaliteli diyebiliriz. Hatta oyun için keşke bir “remake” ya da “remastered” sürüm çıksa diye bekleyen onlarca hayran mevcuttur.
Her anlamda oynayanları memnun eden oyunun, Meracritic üzerinde en çok puan alan Assassin’s Creed oyunu olduğunu söylemiştik. Assassin’s Creed Brotherhood toplamda 88 puan almış. Bir çok kişi zaten oyunun, en iyi Assassin’s Creed oyunu olduğunu düşünüyor. Benim oyuna puanım ise 9/10 oluyor.
Assassin’s Creed Revelations
Türk oyuncuların en çok sevdiği Assassin’s Creed oyunlarından birisi Revelations. Neden mi? Çünkü oyunun çoğunluğu İstanbul’da geçiyor. Ama oyunun ilk açılış kısmında Desmond’ı görüyoruz.
Oyunu hiç oynamayanlar “Desmond da kim? Nereden çıktı şimdi bu adam?” diye sorabilir. Aslında ilk oyundan beri kendisi var. Kendisi, gerek Ezio gerekse Altair ile boyutlar arasında iletişime giren kişi olarak yer alıyor.
Desmond günümüz dünyasında yer alırken diğer karakterler geçmişte yer alıyor. Fakat çoğu Assassin’s Creed oyuncusu gibi ben de bu sahnelerden keyif alamadığım için çok anlatmak istemedim. Ama yine de oyunu oynarken bu sahnelere de dikkat etmenizi öneriyorum.
Gelelim İstanbul’da geçen hikâyeye. Ezio bağlı olduğu suikastçı örgütünün asıl amacını öğrenmek için Masyaf’a doğru yol alıyor. Masyaf’a vardığı zaman bir anda orayı tapınakçıların sardığını görüyor. Kılıcını çekip düşmanları ile çatışmaya girse de çatışma sırasında atası olan Altair’in silüetini gördüğü gibi dikkati dağılıyor ve esir düşüyor.
Tabii ki tapınakçılar, Ezio’yu idam etmek istiyorlar. Bunun için de uçurumun kenarına geliyorlar. O anda duyduğu bir kartal sesiyle gaza gelen Ezio, bir anda üstün yeteneklerini kullanarak oradan kaçmayı başarıyor.
Bulunduğu bölgede Altair’in kütüphanesini de keşfediyor. Fakat kütüphane kapısını açabilmek için 5 adet anahtara ihtiyacı var ve bu anahtarlardan bir tanesi İstanbul’da bulunuyor. Ezio da bunu bulmak için İstanbul’a geliyor.
İstanbul’a gelen Ezio, anahtarı aramaya başlıyor. O sırada ona Türk suikastçıların lideri Yusuf Tazim kendisine yardım ediyor ve Süleyman adında genç bir şehzade ile tanıştırıyor. Evet, tanıştığı kişi Kanuni Sultan Süleyman. Ama henüz daha 17 yaşında.
Tabii bu sıralarda Şehzade Ahmet ve Şehzade Selim arasında da inanılmaz bir çekişme var. Fakat bu çekişmelerin arkasında da tapınakçılar var. Bunu gören Ezio, olaya el atıyor. Tapınakçıların amacı Osmanlı Devleti’ni yıkıp Bizans’ı yeniden kurmak. Bu duruma karşı çıkan Ezio, kendini çatışmaların içerisinde buluyor.
Oyunun hikâyesine daha fazla devam etmeyeceğim. Ama oyun, oldukça güzel bir hikayeye sahip. Hikâye oldukça sürükleyici diyebilirim. Oyunda Türkçe seslendirmeleri de duymak mümkün. Bu oyuna Metacritic 80 puan vermiş ama ben biraz taraflı yaklaşıp oyuna 9/10 veriyorum.
Assassin’s Creed IV: Black Flag
Yeni oyun ile beraber artık Ezio aramızdan ayrılıyor. Artık karşımızda yakışıklı mı yakışıklı, zeki mi zeki Edward var. Hikayemizde Edward, Caroline ile evli. Başta her şey düzgün giderken Edward’ın adam akıllı bir iş bulamamasından dolayı Caroline ufaktan sinirlenmeye başlıyor.
Edward bir gün eve gelerek korsan olmaya karar verdiğini açıklayınca Caroline, Edward’ı terk eder. Bunun üzerine Edward ise gerçekten bir korsan gemisinde çalışmaya başlar. Zaten dönem olarak da korsanların altın çağı olan 1715 yılı baz alınıyor.
6 ay boyunca korsan gemisi ile Jamaika’ya doğru yol alır. Hatta suikastçılara bile katılır. Edward için her şey güllük gülistanlık giderken devletler ateşkes ilan eder ve savaş biter. Savaş bitince de korsanlar işsiz kalır. Çünkü o dönemde korsanlar devletlere savaş konusunda yardımda bulunmaktaydı.
Tabii ki savaş bitince her şey bitmiş oluyor. Sonra gaza gelen korsanlar birleşip devletlere karşı savaş açarlar. Ancak gemileri saklayacak bir yere ihtiyaçları vardır. Orası da Karayipler oluyor. Tapınakçılar, korsanların Karayipler tarafında olduğunu öğrenince köklerini kazımak için ayaklarına kadar geliyorlar.
Ama bilmedikleri bir şey var. Karayip Adaları üzerindeki tek suikastçı Edward değil. Çünkü suikastçılar, korsanlar arasında sayılarını çoktan artırmış. Fakat henüz tapınakçıların planlarından haberleri yok.
Duncan adlı bir tapınakçının bulunduğu İngiliz gemisi ile Edward’ın bulunduğu gemi savaşıyor. Savaş sonunda iki gemi de batıyor. Edward, Duncan’ı buluyor ve öldürüyor. Ardından onun kıyafetlerini alarak tapınakçıların asıl amacını öğrenmek için yollara düşüyor.
Oyunun %60’ı karada %40’ı ise denizde geçiyor. Artık bu oyun ile birlikte yan görevleri de görmeye başlıyoruz. Çünkü Ubisoft, Ufuk Sistemi adını verdiği yeniliği bu oyunda kullanmaya başladı. Bu özellik sayesinde yükleme ekranına gerek kalmadan görevler arasında seyahat edebiliyoruz ve bu seyahatler arasında karşımıza çıkan yan görevleri de yapabiliyoruz.
Gerçekten bu, seri için çok güzel bir adım oldu. Hatta hâlâ bu sistem kullanılmaya devam ediyor. Metacritic bu oyuna 84 puan vermiş. Benim puanım ise 8/10. Evet her ne kadar Ufuk Sistemi gibi güzel bir sisteme geçilse de oyun içerisinde sürekli deniz üzerinde olmak biraz can sıkabiliyor. Ama yine de oyunun güzel bir hikâyesi var.
Assassin’s Creed Origins
Yeni dönem Assassin’s Creed oyunlarının ilki olan Origins oldukça güzel bir oyun. Hatta bence en iyi Assassin’s Creed oyunu hangisi diye soracak olursanız ilk beşte mutlaka yeni dönem oyunları sıralanmalı.
2017 yılında piyasaya çıkan Assassin’s Creed Origins oyunu ile birlikte Ubisoft, artık bizlere görsel şölen sunmaya başladı. Hikâyemiz Antik Mısır döneminde geçiyor. Kahramanımızın adı Bayek. Kendisi bir Medjay. Hayatı pahasına Firavun ve halkı korumakla görevli.
Order of Ancients adında bir gizli örgüt hem Firavun’u hem de Bayek’in oğlunu öldürüyor. Daha sonrasında Bayek, intikam yeminleri ediyor ve şehrin altını üstüne getirmeye başlıyor. Bu esnada eşi ile de yan yana değiller.
Bayek’in karısı da kendisini Kleopatra’yı korumaya adamış. Ara ara mektuplaşarak haberleşiyorlar. O dönemde Klepoatra da Firavun’dan boşalan taht için kardeşi Ptolemy ile mücadele içerisinde.
Biz de bu mücadelenin orta yerinde kendimizi buluyoruz. Eşimiz Kleopatra’yı destekliyor ve koruyor. Biz de kalkıp Ptolemy’i destekleyecek değiliz ya. Hemen kendisini bulup destek çıkıyoruz.
Asılacak, kesilecek ne kadar adam varsa “Sen dur ben hallederim.” diyoruz ama eşimiz de en az bizim kadar iyi. O da çok iyi bir savaşçı. Hatta neredeyse bizden iyi durumda diyebiliriz.
Oyunun hikâyesi ve görselleri oldukça başarılı. Hatta bazı sahnelerde kendi karakterimiz yerine eşini yönetiyoruz ki bu da tatlı olmuş. Ayrıca milyonlarca yan görev var diyebiliriz. Oyunu %100 bitireceğim diye çıktığım yolda DLC paketine kadar zor dayandım. Çünkü bitmiyor!
Benim tavsiyem ana görevler ile beraber yan görevleri de yapın. Önce ana görevleri bitireyim sonra yan görevleri yapayım derseniz sıkılırsınız. Bu güzel oyuna Metacritic 84 vermiş. Benim puanım da 8.5/10. Eski Assassin’s Creed oyunlarını oynamak istemiyorsanız buradan başlayabilirsiniz.
Assassin’s Creed Odyssey
Antik Mısır’dan çıkıyoruz ve M.Ö. 431 yılına gidiyoruz. Bu sefer yerimiz şimdiki Yunanistan toprakları. Hikâye olarak Atina ve Sparta arasındaki Pelopones Savaşı ele alınmış. Hemen baştan söyleyeyim, 300 Spartalı filmini izleyenler Sparta deyince o efsanevi “This is Sparta!” sahnesini hatırlamıştır. İşte o sahnedeki tekme bu oyunda özellik olarak kullanılabiliyor.
Assassin’s Creed Odyssey ile bu zamana kadar çıkan Assassin’s Creed oyunlarının en büyük farkı oyunun başında bize kadın mı yoksa erkek mi olmak istersin diye sorulması oluyor. Hangisini seçerseniz seçin hikâye aynı devam ediyor.
Fakat bir yenilik daha var. Ubisoft’un dediğine göre karakterimize sorular sorulara verdiği yanıtlar hem karakterini belirleyecek hem de oyunun ilerleyişini etkileyecek. Yani efendi birisi de olabilirsiniz, serseri de olabilirsiniz.
Oyun dramatik bir sahne ile başlıyor. Karakterimizin babası Nikolas, Sparta’nın generali konumunda. Sparta’nın kahini Nikolas’a “Senin küçük kız ileride başımıza bela olacak, sen en iyisi öldür onu.” diyor. Nikolas durumu hemen kabulleniyor ve kızının öldürülmesine onay veriyor. Bir uçurumun kenarında bizi ve annemizi tutuyorlar.
Annemiz oldukça üzgün, biz ise çocuk olduğumuz için oldukça korkuyoruz. Kahinin elindeki bebek ise bizim kardeşimiz. Tam kahin kardeşimizi uçurumdan atarken biz de kahini aşağı itiyoruz. Tabii halk durur mu? Hemen “Senin oğlun kahini öldürdü, sen de oğlunu öldür” diyorlar.
Nikolas, yine durumu kabul ediyor ve bizi aşağıya itiyor. Ama bu durumdan bir şekilde kurtuluyoruz. Daha sonrasında ise Markos adında bir tüccar bize yardım ediyor.
Tabii yıllar geçiyor, biz Markos ile beraber büyüyoruz. Sonra yavaş yavaş paralı asker konumunda işler yapıyoruz. Sonra tabii işlerin en büyüğü önümüze düşüyor. Görevimiz Sparta’nın generalini öldürmek! Karakterimizin babası Nicolas hala Sparta’da generallik yapıyor. Biz de kendisini öldürmek için yollara düşüyoruz.
Tıpkı Origins oyununda olduğu gibi Odyssey’de de yine bir sürü yan görev var. Harika görseller gözlerimizi ekrandan ayırmamıza izin vermiyor. Hikâye ise yine harika ötesinde. Bu yeni nesil Assassin’s Creed oyununa Metacritic, tam 86 puan vermiş. Ben ise oyuna Origins ile aynı notu yani 8.5/10 veriyorum.
Assassin’s Creed Valhalla
İçeriğin başında Assassin’s Creed gizlilik gerektiren bir oyun demiştim. Hatta sonra da ekleme yaptım “en azından Valhalla’ya kadar” diye. İşte şimdi bu durum ortadan kalkıyor. Sıra dışı bir Assassin’s Creed oyunu listede bizleri karşılıyor.
Bu oyunda daha uzaklara, kuzeye doğru gidiyoruz. İskandinav mitolojisini iliklerimize kadar hissedeceğiz. Tıpkı Odyssey oyununda olduğu gibi dilerseniz kadın dilerseniz erkek karakter ile oynayabiliyorsunuz.
Hikâyede Sigurd adında kardeşimiz diyebileceğimiz arkadaşımız ile o baskın benim bu baskın benim diye ilerlerken “Artık farklı yönlere mi akın yapsak?” diye düşünüyoruz. Sigurd, babası ile konuşuyor ve babasından yetkileri istiyor. Babası bu duruma çok razı olmuyor. Ama gözümüzü kararttığımız için durmamakta kararlıyız.
Daha zengin olduğunu düşündüğümüz topraklara doğru yelken açıyoruz. Başlarda ufacık bir toplulukken daha sonrasında bereketi gören bize katılıyor ve İngiliz topraklarını işgal etmeye başlıyoruz.
Bu oyunun en güzel kısmı gizlilik için çabalamamak oluyor. İster baltanızı çekin ister kılıcınızı çekin hiç fark etmez. Muhteşem savaş sahneleri sizi bekliyor. Hatta bana göre bu zamana kadar ki en iyi savaş mekanikleri bu oyunda yer alıyor.
Yan görevler de yine oldukça ilgi çekici ve güzel. Hatta imkanınız varsa DLC paketleri ile birlikte sadece İngiliz topraklarına değil aynı zamanda Paris’e de akınlar düzenleyebiliyorsunuz.
Gelelim puanlama kısmına. Metacritic, oyuna 82 puan vermiş. Ben ise bu oyuna 9.5/10 veriyorum. Oyun, bana göre en iyi Assassin’s Creed oyunu olmayı hak ediyor. Çünkü bu zamana kadar ki en farklı ve en gelişmiş Assassin’s Creed oyunu olduğunu söyleyebilirim.
Peki sizce en iyi Assassin’s Creed oyunu hangisi? Bir liste yapacak olsanız hangi oyunu kaçıncı sıraya koyardınız? Yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.