Doğa belgeselleri veya vahşi yaşam belgeselleri; hayvanlar, bitkiler veya diğer insan olmayan canlılar hakkında, genellikle doğal ortamlarında çekilen videolara odaklanan belgesel film veya dizi türüdür. Bu kayıtlar, vahşi yaşamın hem zaman hem de uzaydaki varlığını, bolluğunu, çağrışımlarını ve değişikliklerini tanımlıyor. Peki doğa belgeselleri nasıl çekiliyor?
İçindekiler
Doğa Belgeselleri: Kullanılan Kameralar ve Çekim Teknikleri
Belirli kurulum ve çekim gereksinimlerine ve belirli alt ekiplerin tercihlerine bağlı olarak belgesellerde çok çeşitli kameralar kullanılmakta. Planet Earth 2’nin çekimlerinde kullanılan kameralar; RED Dragon, Sony a7S II, Arri Amira, Panasonic Varicam ve film yapımında duyduğunuz tipik isimler ve modellerin birçoğunu içeriyordu.
Planet Earth belgesellerinde ekip, bir helikoptere son derece güçlü zoom lensli, özel olarak geliştirilmiş jiroskoplu bir kamera takarak görsel atılımlar gerçekleştirdiklerini söylüyorlar. Bu, hayvanları gökyüzünden rahatsız etmeden ve kamera sarsıntısı olmadan filme almalarını sağlıyor. Our Planet’de ise aynı kameraların yeni araçlara monte edilmesiyle, kameranın bir dizi çayır köpeğinin hareketleriyle eş zamanlı bir şekilde hareket etmesi sağlanıyor. Bu da izlerken köpeklerle koşuyor gibi hissetmenize sebep oluyor. Doğa belgeselcisi Fothergill bununla ilgili şöyle diyor: “Bunu asla geleneksel bir tripodla filme çekemezsiniz: her çekim hareket ediyor, çünkü hepsi çok güçlü bir lensle, hareketten yaklaşık 100 metre uzaklıkta çekiliyor.”
Yapımcılar, aynı kameraların kar araçlarına takılmasıyla da kutup ayılarını takip etmenin ne kadar kolaylaştığını ve bir tripod üzerinde geleneksel bir kamera ile asla bu tarz çekimler alınamayacağını söylüyorlar.
Doğa belgesellerindeki bir diğer yenilik de hareket algılayıcı kameraların kullanımı. Günümüzde kameralar artık en nadir hayvanların bile hareketlerini tespit etmek ve çekimleri yakalamak için kızılötesi ışınlar kullanıyor.
Su Altı Çekimleri
Su altı çekimlerinin kara çekimlerinden daha zor olması önceden su altı doğa belgesellerini sınırlıyordu. Su altında çekim yapabilmek için Rebreathers isimli dalış aparatını doğrudan İngiliz Ordusu’ndan alan BBC artık hayvanları rahatsız etmeden suyun altında 6 saat kadar geçirebiliyor ve istedikleri çekimleri yapabiliyor.
4K drone teknolojisi de belgeselcilikte çok önemli bir yere sahip. “Okyanusta çekim yapmak, bir su birikintisine gidip bir aslan bulabileceğiniz ya da ağaca gittiğinizde bir kuşun orada olması gibi değil; okyanusta büyük bir olay her yerde olabilir ve her şey 20 dakika içinde bitebilir. ” diyor Fothergill. Ama drone sayesinde yapımcılar birkaç dakika içinde başlatılan çekimlerle okyanusta dalış yapan bir kuş sürüsünü çok kolay yakalayabiliyorlar.
Böcek Çekimleri
Küçük hayvanların belgesellenmesinin de kendi zorlukları bulunmakta. Yönetmen Martin Dohrn, küçük böcekleri yüksek detaylarla yakalamak için Frankencam’i kullanıyor. Frankencam, Dohrn tarafından karıncaları ve diğer minik hayvanları yakın çekim ile yüksek çözünürlükte filme çekmek için tasarlanan ayrıntılı bir donanımdır.
Elle çalıştırılan herhangi bir kamera böyle bir ölçekteki çekimde mutlaka titrer ve böcekleri korkuturdu. Frankencam, geniş açılı lensin uzaktan kumandalar kullanan kamera operatörü ile herhangi bir yönde hareket etmesini sağlıyor.
“Orijinal konsept kötü karıncaları yuvaya yaklaşmak zorunda kalmadan filme almaktı.” diye açıklıyor Bay Dohrn. “Frankencam, kamerayı, dokunmadan tüm açılardan bakabileceğiniz şekilde kontrol etmenin bir aracı oldu.”
Penguen Kameralar
Discovery Channel, penguen şeklindeki robot kameralarla yaptığı çekimlerle gündeme gelmişti. Penguins: Waddle All the Way belgeseli için gerçek penguenlerin etrafına 50’den fazla uzaktan kumandalı casus penguen yerleştiren ekip, bunların yüzebildiğini, zıplayabildiğini, sahte yumurta bırakabildiğini hatta çok gerçekçi göründükleri için diğer penguenlerin onlarla arkadaş olmak istediklerini söylüyor.
Böylece, “Doğa belgeselleri nasıl çekiliyor?” sorusunun cevabını almış olduk.
Doğa Belgeselleri: Peki Gördüğümüz Her Şey Gerçek Mi?
Yeni kamera teknolojisi, doğa belgeselleri yapımcılarının her zamankinden daha çarpıcı çekimler yapmalarına izin veriyor. Fakat doğal tarih programlarında gördüğümüz her şeye inanabilir miyiz?
Doğa belgeselleri izleyicilerin dikkatini çekmek için küçük numaralarla doludur. Uzaktan çekilmek zorunda olunan bir belgesel düşünelim. Bir şeyden uzakta olduğunuzda onun sesini kaydetmek gerçekten zor bir hale gelir. Kameralar yaklaşabilir ancak mikrofonlar yaklaşamaz. BBC’nin yaptığını itiraf ettiği bir örneği inceleyelim. Helikopterden, bir aslanın avlanma görüntüleri çekilirken kameraya yansıyan tek ses helikopterin motor sesi olacak ve tabii ki bu sesin belgeselde tutulması izleyiciler için hiç de iyi olmayacaktır. Bu durumla karşılaşmamak için belgesel yapımcıları sesleri sahneye daha sonradan ekliyor ve neler yaşandığını taklit ederek bize gösteriyor.
Başka bir örnek inceleyecek olursak, yapımcıların bir sürünün kavgasını yakalamak istediğini varsayalım. O sürünün kavgasına denk gelmek günler, hatta haftalar sürebilir. Bu sürede beklerken belgesel yapımcıları, kavga olduğu zamanki görüntüleri tamamlamak için birçok görüntü alıyorlar. Ve bunları birleştirdiklerinde izleyicinin hepsini bütün bir hikaye olarak düşünmesini sağlıyorlar.
Film yapımcısı Cade bu konuda şöyle diyor: ”Bu şovlar hayvanlar hakkında bir gerçek olsaydı, çoğumuz izlemezdik. Bu yüzden düzenlerken ortaya hikayeler çıkarıyorlar, yoğun müzik kullanıyorlar ve ses efektlerini yeniden oluşturuyorlar. Çünkü gerçek ve figürlerden çok hikaye anlatımı ilgimizi çekiyor.”
BBC’den David Attenborough’un dediği gibi, herhangi bir belgeselde doğal olan az şey vardır. Film yapımcısının yapmaya çalıştığı şey belirli bir deneyim sunmak. Biz izleyiciler ise bu durumda film yapımcısının iyi niyetine güvenmek zorundayız.
Vay be ne kameralar var