Teknoloji şimdiye kadar yalnızca iki duyumuza hitap etmekteydi: görme ve duyma. Şimdi ise bilim insanları sanal gerçeklik deneyimlerimizi daha da geliştirmek için koku duyumuzu hedef almış durumda. Sanal gerçekliğin uygulama alanı; internet ve e-ticaretten, televizyon ve akıllı telefonlar ile yapılan her türlü işlemi kapsamaktadır. Uzmanların üzerinde çalıştığı dijital koku teknolojisi ile artık bir şey satın alırken veya bir film izlerken o dijital ortamın kokusunu almamız mümkün olacak.
Dijital koku teknolojisi geliştirmenin ortaya çıkışı aslında filmlere dayanıyor. Şu anda Türkiye’de de bazı sinema salonlarında daha gelişmiş bir film deneyimi sunmak için izleyicilere sahnelerde geçen ortamların kokusu veriliyor. Örneğin eğer filmde karakterler bir yağmur ormanında geziyorsa bulunduğunuz salona da orman kokusu verilmesinden bahsediyoruz! İşte bilim insanları bunu, evimizde televizyon izlerken veya bilgisayarımızda oyun oynarken de deneyimleyebilmemizin peşinde.
Dijital koku uygulamaları, sadece eğlence ve kişisel iletişimde değil bunların ötesinde bazı sağlık uygulamalarında da kullanılabilir. Sinirbilimci Joel Mainland: ‘’Hastalık, yaralanma veya doğuştan gelen anormallikler sonucu koku alma duyusunu kaybeden kişilerde bu duyu, geliştirilen dijital koku teknolojileri ile geri kazandırılabilir.’’ diyor.
İçindekiler
Dijital Koku Teknolojisi Dönüm Noktaları
1950’lerden beri birçok ülkede, birçok bilim insanı dijital koku teknolojisi ile ilgili çalışmalar yürütmekte. Bunlar arasında en çok duyulan ve dönüm noktası sayılan bazı çalışmalar ise şu şekilde:
Smell-O-Vision
Bu konuya ilişkin ilk çalışmalar Hans Laube tarafından 1950’lerin sonlarında gerçekleştirildi. Laube, izleyicilerin filmde olanları koklayabilmesi için gösterim sırasında salona koku salan Smell-O-Vision isimli bir sistem icat etti. Fakat o zamanki teknoloji eksikliği, sistemin düzgün çalışmasının önüne geçti. Kokular rahatsız edici bir tıslama sesiyle salona yayılıyor ve izleyiciler yayılan zayıf kokuyu alabilmek için yüksek bir sesle ortamı koklamaya çalışıyordu. Her ne kadar teknik sorunlar sonradan düzeltilmiş olsa da aldığı kötü eleştirilerden sonra Smell-O-Vision’a gösterilen talep oldukça azaldı.
iSmell
Digiscents şirketi de 1990’lar sonunda dijital koku teknolojileri üzerine çalışmaya başladı. Şirket, iSmell isimli kişisel bir koku sentezleyicisi geliştirdi. Bu küçük aygıt bilgisayara seri bir bağlantı noktası üzerinden bağlanmaktaydı ve kendi sürücüsüne sahipti. İki boyutlu ekranda lokalize bir koku dağılımı oluşturabilen bu aygıt, kullanıcının kokuyu ekrandan almasını sağlamaktaydı. Dijital koku, buharlaşan jel benzeri bir maddenin ekranın dört bir köşesinden olmak üzere hava akışı oluşturacak şekilde dışarı verilmesiyle kullanıcıya ulaşmaktaydı. Buharlaşan bu malzeme, fanlar tarafından ekran yüzeyine paralel olarak üflenip kokuyu ekrandaki herhangi bir noktaya yayıyordu. Fakat maalesef 20 milyon dolarlık yatırımdan sonra ek finansman sağlayamayan şirket projeyi yarım bırakmak zorunda kaldı.
Scent Dome
2003 senesinde Trisenx tarafından Scent Dome isimli koku üreten bir cihaz piyasaya sürüldü. Çaydanlık büyüklüğünde olan bu cihaz 60 kadar farklı koku üretebiliyordu. Scent Dome ünitesine bağlı bilgisayarlar e-posta veya internet sayfalarının alakalı olduğu kokuları tanımlamak için şirket tarafından geliştirilen özel yazılımları kullanıyordu.
Olorama Teknolojisi
Temmuz 2013’te İspanyol mühendis Raul Porcar, kokuları her türlü görsel ve işitsel deneyime dahil etmeyi amaçlayan kablosuz bir sistem geliştirdi ve patentini aldı. Geliştirilen Olorama teknolojisi, kokular ve sahnelerin görsel-işitsel özelliklerinin senkronizasyonunu sağlamak için belirli donanım ve yazılımlar kullanıyor. Kullanılan kokular ise son derece gerçekçi ve hızlı. Ayrıca sistem, kullanıcının deneyimini bozabilecek herhangi hoş olmayan bir koku içermiyor.
Imagineering Enstitüsü Araştırmaları
Malezya’da bulunan Imagineering Enstitüsü’ndeki araştırmacılar, 31 denek üzerinde gerçekleştirdikleri deneylerde koku ile alakalı nöronları harekete geçirmek için burun deliklerine elektrot yerleştirdiler. Araştırmacılar bu yolla; meyve, odun, nane gibi 10 farklı sanal kokuyu uyandırmayı başardılar.
Enstitü başkanı Adrian Cheok, bu tarz bir teknolojinin ilerleyen yıllarda kablolar aracılığıyla olmasa da elektrotlu gözlükler aracılığıyla kullanıcılara sunulabileceğini belirtiyor. Cheok ayrıca araştırmayla ilgili: ‘’Bu aşama keşifsel bir aşamaydı, bir sonraki aşama bu teknolojiyi daha kontrollü bir şekilde üretmektir.’’ diyor.
Cheok’un düşündüğü tarzda bir cihazın kullanıma hazır olması on yıllar alabilir. Fakat attıkları adım, dijital koku teknolojisi açısından dev bir adım sayılmakta.
İlginç bir konu üzerine çok güzel bir yazı. Teşekkürler 🙏
Rica ederiz, beğendiğinize sevindik 🙂