Bitkiler bilgisayarların geleceği olabilir mi? Günümüzde elektronikler, genellikle ağır metallerden ve nadir toprak elementlerinde üretilmekte. Ancak bir MIT araştırmacısı şöyle bir öneride bulunuyor: ‘’Bunları yapmak için geleneksel malzemelere güvenmek yerine gezegenin en eski sensörlerinden bazıları olan bitkilere baksak?’’ Dünyanın dört bir yanından araştırma grupları, elektronik ile doğal dünyayı bir araya getirmenin yollarını arıyor. Son teknoloji teknikler ile araştırmacılar, bitkilerin özüne yapay parçalar yerleştirip elektronik olarak kullanabileceğimiz cyborg bitkiler elde etmeye çalışıyorlar.
Doğadaki bitki organizmaları ile etkileşimimiz ve iletişim kanallarımız ister renklerine, ister yapraklarının konumuna bakmak olsun oldukça inceliklidir. Bu incelik, tam dikkat gerektiren ve bilişsel yükü tetikleyen yapay elektronik cihazlarla olan etkileşimimiz ile karşılaştırılabilir. Araştırmacılar elde edilecek daha fazla gelişmenin cyborg bitkileri, gelecekte evlerimizi koruyan, bizi uzaktaki arkadaşlarımıza bağlayan ve bilgisayar ekranımıza bildirimler gönderen bir hale dönüştürülebileceğini söylüyor.
Neden Cyborg Bitkiler?
Cyborg bitkiler yaratmak istenmesinin büyük bir nedeni, tabiattan daha fazla enerji yakalayabilmektir. Bitkileri milyarlarca yıllık evrimsel makinelere benzetebiliriz. Diğer canlı varlıkları algılayabilen bitkiler tepki olarak yenilenebilir, harekete geçebilir veya büyüyebilir. Bu algılama mekanizması aslında elektronik cihazlarımızla yapmaya çalıştığımız her şey diyebiliriz.
Yeşil bitkiler güneş ışığından elektrik enerjisi üretme yeteneğine sahiptir. Normalde bu elektrik bitkinin büyümesi için ihtiyaç duyduğu şekeri yapmaya gider. Bu süreç fotosentez olarak adlandırılır. Bilim insanları bundan yola çıkarak bir gün bitkilerden yararlanarak şu ankinden başka şekillerde inşa edilebilecek gerçek bir enerji santrali kurmayı planlıyorlar. Araştırmacıların üzerine düşündüğü bir diğer konu ise, yaprakların ve köklerin yön değişimlerini taklit ederek çevreyi izlemeye yardımcı olacak, ayrıca koşullar kötüye gittiğinde bizi uyaracak biyo-dijital robotlar yaratmak.
MIT Deneyleri
MIT araştırmacısı Harpreet Sareen, üzerinde çalıştığı projeler ile bitkileri arayüzlere dönüştürmek için yeni yollar yaratıyor. Bitkilerin sensörlere dönüştüğü projeler; yaprakların hareketleri algılaması ve bilgisayarlara sinyal göndermesi gibi çalışmalara dayanıyor. Sareen: ’’Vizyonumuz, bitkilerin kendi içindeki bu dijital etkileşim katmanına sahip olmak. Böylece sadece onlar aracılığıyla sinyalleri algılamakla kalmayıp, aynı zamanda dijital yanıtlarımızı bitkinin yanıtlarıyla birleştirebileceğiz’’ diyor.
Saaren’in bitkileri evinizdeki başka bir arayüze dönüştürmekten çok daha büyük bir tutkusu da bulunuyor: Bitkilerin yapraklarına minyatür bilgisayarlar yerleştirerek içlerinde devreler kurmak. Sareen ve ekibi bu amaç doğrultusunda bir gül bitkisinin sapına iletken bir tel yerleştirmeyi başardılar. Bunu yapmak için organik, suda çözünür, iletken ve en önemlisi bitkiye zarar vermeyecek bir kimyasal karışım oluşturdular. Zamanla gül, kimyasal maddeyi gövdesinin içine çekerek dokularında iletken kimyasallardan oluşan bir iz oluşturdu. Dışarıdan bir bilgisayara bağlı olan gül aldığı yüksek frekanslı sinyaller ile bir hareket sensörüne dönüşebildi.
Bu, Sareen ve ekibinin organik bir devre tasarlama hedefi için oldukça önemli bir adımdı. Ekip bu tarz bir cyborg botaniğin evimizdeki sensörlerin yerini alabileceğini düşünüyor. İnsanların doğal ve biyolojik unsurların yanı sıra yapay unsurları da içeren hibrit elektronikler ürettiği bu tasarım biçimi ekip tarafından yakınsak tasarım olarak adlandırılıyor.
Evde yararlı olmanın dışında cyborg bitkiler, ekosistemlerin sağlığını izlemek amacıyla yanlarından kaç hayvanın geçtiğini sayabilecek bir konuma getirilebilir. Ayrıca tarımda birbiriyle bağlantılı bitkiler çiftçileri daha fazla suya ihtiyaç duyduklarında bilgilendirebilir. Bitkiler kendi kendine güç sağladığından ve kendi kendilerini onarabildiğinden ekip bu özellikleri modern elektroniklere entegre edebilmeyi umuyor.
Elektronik ve biyolojik sistemler, verimli birleştirme tekniklerinin eksikliği nedeniyle ayrı kalmıştır. Mimari uygulamalarda yeşilin öneminin artması gibi, doğa ile uyumlu biyo-dijital bir geleceğin ortaya çıkması da çok uzak görünmüyor. Sanayi devrimi bizi sentetik malzemelere ve silikon bazlı imalata yönlendiriyordu. Fakat bitkiler, ideal olarak hedeflediğimiz bilim kurgu elektroniğine yakın, kendi kendine çalışan, onaran ve üreten canlı yaratıklar olarak yeni yapay cihazların ilhamı olabilir. Doğayı, tasarım ve üretim sürecimizin bir parçası olarak kullanmak potansiyel olarak her yerde bulunan sürdürülebilir etkileşimlerin anahtarı olabilir.