Bugüne kadar yapılan birçok icat ve proje, inovasyon olmadığı için hayata geçememiştir. Peki buluş ve inovasyon arasındaki fark nedir?
Buluş: Mevcut bilgilerden yararlanarak yeni bir yöntem geliştirme veya daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma, icat demektir.
Yani elimizdeki hammadde ile bir ürün çıkartıyoruz. Bunun adı da buluş oluyor. Peki inovasyon nedir?
İnovasyon: İnovasyon kavram olarak hem bir süreci, hem de bir sonucu ifade eder. Günümüzde mevcut olan bir ürün veya hizmete yeni etkin özellikler katıp yeniden hizmete sunmaktır. Bu aşamada önemli olan nokta ise değişen yeni özelliğin özgün bir özellik katmasıdır.
Buluşlar, inovasyon olamazsa ölmeye mahkûm olurlar. Örnek vermek gerekirse: Telefonun icadı 1876 yılında herkesin tanıdığı Alexander Graham Bell tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu bir inovasyon mudur? Tabi ki de hayır. Bu bir buluştur.
Telefonu inovasyon haline getiren isim ise Steve Jobs oluyor. Bunu nasıl mı yaptı? Çünkü ilk dokunmatik telefonu her kesimin kullanabileceği bir fiyata dünyaya tanıttı. Peki buluşları inovasyon yapan nedir?
Kullanışlı olmaları: Telefon icat edildi ama kullanışlı değildi. Günümüzdeki telefonlar adını aldığı üzere cebimizde taşınmaktadır.
Pazar alanı: Telefonun pazar alanı yalnızca devlet adamları ve iş adamlarıydı. Günümüzde her kesime hitap eden bir kitle iletişim aracı haline geldi.
Reklam: İnovasyon olması için toplum tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. Bunun için de başarılı bir reklam sergilenmesi lazım.
Yukarıda yer alan 3 maddeyi göz önünde bulundurduğumuzda, Apple firmasının iPhone tanıtımı ile ciddi bir inovasyona imza attığını görebilirsiniz.
İçindekiler
İnternet’in Buluşu ve Devamında Gelen İnovasyonlar
İnternetin ilk başarısı 29 Ekim 1969’da ARPANET tarafından gerçekleşti. Bir sunucudan diğer sunucuya ‘LOGİN’ yazılı mesaj gönderildi. Bu buluşun inovasyona dönüşmesi 40 yılımızı aldı.
Hatırlayanlar olacaktır; 90’lı yıllarda, milenyumdan sonra insanlar evden alışveriş yapabilecek, işe gitmeden evden çalışabilecek vb. haber manşetleri vardı. Şimdi bunlar hiç de garip gelmiyor değil mi?
Çünkü internet tabanlı servisler hayatımızın bir parçası oldu. Bunun da adı inovasyondur. İnternet bir buluş olsa da, Facebook ve türevleri bir inovasyondur.
İnternet, artık tüm toplumun müşteri olmasını sağlayan bir uygulama. 7’den 70’e, herkes iletişim kurmak, ticaret yapmak ve sair amaçlarla buralarda paylaşımlarda bulunuyor.
Peki sadece pazarda bulunmak inovatif olmak için yeterli mi? Elbette hayır.
Hepimizin geçmişte kullandığı MySpace şu nerede? Ya da 2010’lu yılların başında kullandığımız Vine?
Elbette ki doğa boşlukları affetmez! Vine gitse de, yerine TikTok ve benzeri uygulamalar gelmeye devam ediyor.
Bir buluşun ardından, onu müşteri isteğine göre tasarlayıp, pazara uygun bir fiyatta sürüp, düzenli olarak güncellemeler getirmelisiniz ki; teknoloji gündeminde her daim yükseklerde olabilesiniz.
Aksi takdirde neler olacağını 20. Yüzyılın dâhilerinde görelim:
Nikola Tesla’nın Tecrübelerinden Ders Çıkartmak
Bir buluş yapmak hiçbir zaman yeterli olmamıştır. Bunun en güzel örneği Sırp asıllı bilim adamı Nikola Tesla‘dır.
Günümüzde kullandığımız telsiz, kumanda, alternatif akım, AC motor, radar vb. bir sürü buluş, Nikola Tesla’nın bizlere armağanıdır.
Kendi ülkesinde yeterli imkanı bulamayan Tesla, Amerika’ya geçiş için Fransayı kullanmaya karar verdi.
1883’te Strazburg’da ilk endüksiyon motor prototipini inşa etti ama kendisini destekleyecek bir yatırımcı bulamadı.
Ardından New York’tan kendisine gelen teklifi değerlendirerek, Thomas Edison’un Edison Machine Works şirketinde çalışmaya başladı.
Edison o sıralar şehir elektriğini DC olarak iletmekteydi ama DC elektrik aktarımı için her 15 km’de bir trafo gerekmekteydi. Ayrıca DC olarak aktarılan enerjideki kayıp 1/3 oranındaydı.
Tesla, Edison’un yanında çalışırken Alternatif akımı bulmuştu. Bu yüzden de Edison ile aralarındaki meşhur gerginlik başlamıştır.
Ardından Tesla alternatif akımla çalışan motoru icat etmiştir ama bunları pazarlamakta çok geri kalmıştır. Tesla’nın yaptığı her iş Edison’un işini baltalamaya devam ederken son yaptığı iş ise Edison’un iyice sinirlerini bozmuştu.
Wardenclyffe Kulesi
Tesla, Wardenclyffe Kulesini tasarlamaya başladı. Bu kulenin amacı kablosuz enerji aktarımıydı.
Oysa hem enerjiyi, hem kabloyu, hem trafoyu, kısacası tüm enerjiyi satan Edison tekelliğin keyfini sürerken, Tesla dünyaya kablosuz ve ücretsiz elektrik verme peşindeydi ve Wardenclyffe Kulesi için 100.000 dolarlık bir yatırımcı bulmuştu.
Kule fiziki olarak belirli bir noktaya kadar geldi. Ardından Edison, Tesla’nın sponsorunu tehdit ederek fonu kestirdi. Böylece bir proje daha yarım kaldı.
Anlaşıldığı üzere çok zeki, çok başarılı, çok çalışkan olmak yetmiyor. İnovatif olmak gerekiyor. Hem ürünü, hem pazarı, hem medyayı, hem de yatırımcıyı bir arada tutmak gerekiyor. Yoksa Nikola Tesla gibi bizim projelerimiz de bir otel odasında öldükten 3 gün sonra bulunabilir.
Sizce, Buluş ve İnovasyon Arasındaki Fark Nedir?
Edison ve Tesla ile ilgili ödevimde bu bilgilerden yararlandım, teşekkürler.