İris tarama sistemi, yakın kızılötesi ışık ile birlikte görünür ışıkları da kullanarak, kişinin irisinin yüksek kontrastlı bir fotoğrafını çekmeyi sağlayan biyometrik tarama teknolojisi türüdür. Parmak izi ve yüz taramasıyla aynı alanlarda kullanılan iris taraması, parmak izi taramalarından daha hızlı ve kesindir çünkü bir bireyin parmaklarını gizlemesi veya değiştirmesi gözlerini değiştirmesinden daha kolaydır.
İçindekiler
Neden İris?
İris, göz bebeğinin boyutunu düzenleyen ve göze giren ışık miktarını kontrol eden bir kastır. Kas içindeki melatonin pigmentinin miktarına göre renklendirilmiş olan gözün renkli kısmıdır.
İrisin rengi ve yapısı genetik olarak bağlantılı olsa da, desenlerin detayları değildir. İris, doğum öncesi büyüme sırasında gelişir. Doğumdan önce dejenerasyon meydana gelir, bu da göz bebeğinin açılması ve irisin rastgele, benzersiz desenler oluşturmasıyla sonuçlanır. Bu yüzden her bireyin irisi benzersizdir ve yapısal olarak farklıdır, bu da irislerin tanınma amacıyla kullanılmasına izin verir.
İris, gözümüzün içinde bir kameranın diyaframı gibi çalışır, ışık seviyelerini düzenler ve odaklanmamıza yardımcı olur. Antik çağlarda yapılan gözlemlerde de, göz renginin zamanla değişebildiği fakat irisin deseninin asla değişmediği keşfedilmiştir. İris kimliği taraması için kullanılan algoritma, kimliği belirlemek için bir iriste bulunan yaklaşık 240 benzersiz özelliği tanımlar. Bu parmak izi taramasında tanımlanan özelliklerin yaklaşık 5 katına denk gelmektedir. Ayrıca iris taramasında hata oranı milyonda birdir. Bu sayının parmak izi ve yüz tanıma gibi diğer biyometrik taramalarla karşılaştırdığımızda oldukça az olduğunu söyleyebiliriz.
İris Tarama Ne Zaman Bulundu?
1936 senesinde bir göz doktoru olan Frank Burch, iris modellerinin bir bireyi tanımak için kullanılabileceğini öne sürdü. Fakat o zamanki teknoloji bunun çalışmasını mümkün kılmıyordu. 1987 yılında göz doktorları Leonard Flom ve Aran Safir, iki irisin birbirine benzememesinden yola çıkarak iris tanımlama konsepti için bir patent aldılar. Dr. Flom, insan irisinin tanımlanmasını otomatikleştirecek bir algoritma geliştirmek üzere Dr. John Daugman’a başvurdu. 1995 yılında, Amerika Birleşik Devletleri Savunma Nükleer Ajansı, doktorların ortak çabaları sayesinde bir iris tanımlama prototipi geliştirdi ve başarıyla tamamladı. O yıl ilk ticari ürünler de piyasaya çıkmış oldu.
İris Tarama Sistemi Nasıl Çalışır?
Biyometrik iris tanıma tarayıcıları, çıplak gözle görülemeyen benzersiz desenleri algılamak için irisi görünmez kızılötesi ışıkla aydınlatarak çalışır. Tarama sırasında öncelikle sistem, irisin iç ve dış sınırlarını lokalize eder. Diğer alt programlar, irisin bazı kısımlarını kapatan göz kapakları, kirpikler ve aynasal yansımalar gibi etkileri algılar ve bunları hariç tutar. Elde edilen nihai sonuç yalnızca irisi içeren bir piksel kümesidir.
Sonrasında iristeki bilgileri kodlayan kalıbı çıkarmak için göz çizgilerinin ve renklerinin deseni analiz edilir. Analiz sonuçları sayısallaştırılır ve doğrulama, tanımlama gibi işlemler için veri tabanında saklanan şablonlar ile karşılaştırılır.
İris tarama kameraları bir duvara veya başka sabit bir yere monte edilebileceği gibi elde de taşınabilir. Şu anda Carnegie Mellon Üniversitesi’ndeki araştırmacılar oldukça uzaktan görüntüleri gizlice yakalayabilecek uzun menzilli tarayıcılar geliştirmekte.
İris Tarama Sistemi Tehditleri
İris taraması, önemli sivil özgürlükleri ve gizlilik endişelerini ortaya çıkarıyor. Uzaktan veya hareket halindeyken irisleri taramak mümkün olabilir bu da verilerin kişilerin izni olmaksızın toplanabileceği anlamına geliyor. Yani bir noktada, bir insanın bir suç işlediğinden şüphelenilmese bile herhangi bir yerde kimliğinin tespit edilebilecek olması endişe uyandırmakta. İris taramasıyla ilgili bazı güvenlik sorunları da bulunuyor. Biyometrik bilgilerin veri tabanı çalınırsa veya tehlikeye atılırsa yeniden şifre almak gibi yeni bir göz almak mümkün olmayacağı için bu tarz bazı sorunların ortaya çıkabileceği de öngörülüyor.